Urfa Emek ve Demokrasi Platformu, siyasi parti ve bazı STK’lar yapılan açıklamaya destek verdi.

Urfa Emek Ve Demokrasi Platformu sözcüsü Mahmut Binici, yapılan açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Olağanüstü günlerden geçiyoruz. İktidar emeğe, emekçilere, çiftçilere, esnafa, kadınlara, gençlere, halka karşı adeta ekonomik darbe yapıyor. Bir kişinin tasarrufu ile iktisatta karşılığı olmayan, sınırlı bilgi ve görüşler ile politikalar yürürlüğe konulup ekonomik dengeler alt üst ediliyor. Bu akıl almaz görüş sonucunda: işsizlik, güvencesizlik artıyor.

Türkiye salgın süresince milli gelirine oranla kendi halkına en az nakit desteği veren ülkelerden biri olmuştur. Türkiye dolaylı ve dolaysız vergilerle işçilerin-emekçilerin patrondan daha yüksek oranda vergi ödediği bir ülke haline gelmiştir. Bizim cebimizden alınanlar işverenlere-patronlara, yandaş müteahhitlere teşvik, prim desteği, ‘hazine garantisi’, faiz olarak aktarılmaktadır.

İktidar çevresi ve bir avuç vurguncu, fırsatçı, rantçı kapitalist dışında hepimiz, tüm emekçiler ve işçiler kısacası halk olarak kaybediyoruz. Kapitalist düzen kendi ürettiği eşitsizliği meşrulaştırmak için kamu çalışanlarını ayırarak farklı ücretlendirmelerle yeni mağduriyetler yaratmaktadır.

Ülkeyi yönetenler büyüme rekorlarından, şahlanan Türkiye’den bahsediyor. Bir avuç sermayedar için, yandaş şirketler için dedikleri doğru olabilir. Ama emekçiler için halk için işsizlik büyüyor, pahalılık artıyor, borçlar kabarıyor, faturalar şahlanıyor. Alım gücümüzün düştüğünü her gün çarşıda, pazarda, markette yaşadıklarımızla biliyoruz. İşsizliğin arttığını artık hemen her evde olan işsizlerden, özellikle genç ve kadın işsizlerden görüyoruz. Her gece yarın nelere zam gelecek, eriyen ücretlerimizle nasıl geçineceğiz endişesiyle yatıyoruz.  Her sabah paramızın döviz ve zamlar karşısında adeta pula döndüğü, yoksulluğun ve işsizliğin arttığı bir güne uyanıyoruz.

2021 için geçerli olan yeniden değerleme oranı yüzde 9,11 iken 2022 yılında rekor bir artışla %36,2 yapıldı. Bu zam, cebimizdeki yangının 2022 yılında daha da büyüyeceği, temel yaşam giderlerimizi karşılayamaz hale geleceğimizin habercisidir.

Ücretlerimiz enflasyonun altında ezildi. Maaşlarımız ve alım gücümüzü eridikçe eriyor. Ucuz işgücü kaynağı görülen kadınlara yönelik şiddet kadın kırımı boyutuna ulaştı. Toplumsal cinsiyete duyarsız, eşitsizlikleri artıran bütçede kadınların ekonomik kaynaklara, kamusal hizmetlere, eğitime, sağlığa ve sosyal koruma haklarına eşitsiz erişimi, bakım ve ev içi emeği ile çifte mesaisi bir kez daha göz ardı edilmektedir.  İşsizlerin sayısı 10 milyona yaklaştı. Gençler ve kadınlarda işsizlik oranı daha da arttı. İşsiz kaldığımızda ise İşsizlik Sigortası Fonundan işsizlik parası alamıyoruz. Çünkü fondaki paralar sürekli patronlara aktarılıyor. 2017-2021 yılları arasında Fon’dan işverenlere doğrudan aktarılan destek ve teşvikler, yine işverenlere eğitim programları için ayrılan 10 milyar TL eklendiğinde 62 milyar TL’yi geçiyor. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre 2020 yılında kayıtlı işçilerin yüzde 42’si asgari ücretle çalışıyor. Yani 2020 verilerine göre 15 milyon 203 bin 423 kayıtlı çalışan işçiden 6 milyon 390 bin 19’u açlık sınırının altındaki asgari ücretle çalışıyor. 9 milyonu aşkın yaşlılık aylığı alan emekli ile 4 milyon civarındaki hak sahibi emekliler de açlık sınırında yaşıyor. Nüfusun büyük bir bölümü insanca yaşam koşullarının çok uzağında açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veriyor!

Ülkeyi yönetenler ısrarla yükseliş, şahlanış masalları anlatırken,  Emekçiler Yarın nelere zam gelecek, eriyen ücretlerimizle nasıl geçineceğini düşünüyor. Her sabah yoksulluğun ve işsizliğin arttığı bir güne uyanıyoruz. Dün aldığımızı bugün alamıyoruz. Her sabah paramızın döviz ve zamlar karşısında adeta pula döndüğünü görüyoruz. Avrupa’nın en düşük ikinci asgari ücreti Türkiye’de diye haykırıyorduk. Bugün durum daha da kötü. Patronlar rekabet gücü kazansın diye sadece Avrupa’nın değil dünyanın en ucuz işçilerinin yaşadığı ülkelerden biri haline geliyoruz. İşçisi çiftçisi kamu çalışanı bankalara borçlu, emeklileri aç, gençleri işsiz bir ülke yarattılar.Yeter artık! Bu kaderi biz yazmadık ama bozacak olan biziz. “İş bulamıyoruz” diyenler, “barınamıyoruz diyenler”, “geçinemiyoruz” diyenler omuz omuza bu gidişe son vermek zorundayız."

Bizler bu ülkede kaynakların yetersizliğinden bu sonuçlar ortaya çıkmadığını biliyoruz. Bu Sonuçları doğuran nedenler, iktidarın ve sermayenin tercihleridir. Halka ayrılmayan kaynaklar, silahlanmaya savaşa, hazine garantili projelere, yandaş müteahhitlere, TÜGVA, TÜRGEV, ENSAR, İLİM YAYMA CEMİYETİ gibi vakıflara ve cemaatlere gidiyor. Bize bir maaş bile çok görülürken, kaynaklar birkaç maaşı birden alan iktidarın bürokratlarına, eşe-dosta gidiyor! Biz fakirleşirken onlar zenginliklerine zenginlik katıyor.

Bir avuç azınlık dışında artık kimsenin dayanacak gücü kalmadı. Nefes alamaz hale geldik. Bıçak kemiğe dayandı. Toplumsal öfke ve tepki giderek büyüyor.

Bakınız son günlerde tüm illerde çeşitli protestolar gelişmeye başladı ve iktidar ciddi şekilde ürktü. Ülkeyi uçurumun kenarına getirdiler ama “istifa” sesini duymak bile istemiyorlar. Dünyada olmayan bir şey icat ederek “hükümet istifa” demeyi suç kategorisine eklediler. Alın size yeni bir katalog suç! Tüm protesto gösterilerinde ne zaman “hükümet istifa” sloganı atılsa müdahale ediyorlar, gözaltına alıyorlar!

Buradan bu vesile ile bir kez daha söyleyelim, baskılara boyun eğmedik eğmeyeceğiz. Krizi biz yaratmadık, faturasını ödemeyeceğiz. İktidar derhal istifa etmeli, erken seçim kararı almalıdır.

Ücretli kesimlerin omzuna yıkılan vergi yükün hafifletilsin, bütçe gelirleri büyük oranda kar, faiz ve servetin vergilendirilmesine dayansın. Asgari ücret ve bütün ücretlerin asgari ücret kadarı için tüm vergi ve kesintiler sıfırlansın ve net ödensin. Elektrik, su,  doğalgaz ve internet faturaları vergi ve kesintiden muaf tutulsun. Dolaylı vergiler düşürülsün, tüm gıda ürünlerinde KDV sıfırlansın. Eğitim, sağlık gibi kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına son verilsin, kamu hizmetlerine ve yatırımlarına bütçeden ayrılan pay artırılsın. Herkese temel gelir güvencesi sağlansın. Toplumsal Cinsiyete Duyarlı bir bütçe hayata geçirilsin. Kısacası bu ülkenin işçileri, emekçileri olarak yarattığımız değerlerin, oluşturduğumuz kaynakların insanca bir yaşam, insanca çalışma koşulları ve iş güvencesi, parasız kamusal hizmet olarak geri dönmesini istiyoruz. Gelirde adalet, vergide adalet istiyoruz. 2022 bütçesi ve asgari ücreti belirlenirken “geçinemiyoruz” diye haykıran milyonların talepleriyle omuz omuza mücadeleye çağırıyoruz.

Bütün bu ekonomik sorunlar yetmezmiş gibi, iktidar sorgusuz sualsiz ihraç ediyor!  Sadece geçen hafta Diyarbakır EĞİTİM SEN üyesi 21 arkadaşımız OHAL’in fiili devamı olan 375 sayılı KHK’nın geçici 35. Maddesine dayanılarak haksız ve hukuksuz şekilde ihraç edildiler. Bu arkadaşlarımıza suç olarak isnat edilenlerin faaliyetlerin tümü Konfederasyonumuz ve sendikalarımızın kararlarıyla hayata geçirilen eylem ve etkinliklere katılmalarına dairdir. Bu 21 arkadaşımız yargılandıkları davaların tümünden berat ettikleri halde mahkeme kararları hiç sayılarak bir kez daha hukuk çiğnenmiştir. Adalete olan güven tarihin en dip noktalarında seyrediyor. Hukukun işlemediğinin bir başka göstergesi de ; Barış Akademisyenlerine ilişkin AYM ’nin ve sonrasında ağır ceza mahkemelerinin beraat kararlarına rağmen OHAL komisyonu bu kararları dikkate almamasıdır.

Bunu sadece buradan değil meydanlarda da söylüyoruz, söyleyeceğiz. Bu çerçevede Konfederasyonumuz “Geçinemiyoruz! İnsanca Yaşam, Emekten ve Halktan Yana Bütçe İçin Omuz Omuza” şiarıyla 18 Aralık 2021 Diyarbakır ve İzmir, 19 Aralık 2021 İstanbul ve Ankara olmak üzere 4 ilde bölge mitingi yapacaktır.

Sizler aracılığınızla kamu emekçilerine, işçilere, işsizlere, güvencesiz çalışanlara, kadınlara, emeklilere, esnaflara, gençlere, “geçinemiyoruz” diyen tüm kesimlere seslenmek istiyoruz: 18 Aralık 2021 Diyarbakır da yapacağımız bölge mitinginde hep birlikte itirazımızı ve sesimizi yükseltelim.

HEP BİRLİKTE “İŞSİZLİĞE, YOKSULLUĞA HAYIR! EMEKTEN, HALKTAN YANA BÜTÇE İSTİYORUZ!” demek için 18 Aralık 2021 Diyarbakır ’da buluşalım! Dedi.

Editör: TE Bilisim