ERDOĞAN TOPRAK HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU 13 MART 2022 ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

13 MART 2022

1 TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ 13 MART 2022 İÇ POLİTİKA

1) Siyasi müdahalelerle ülke sporu vahim bir noktaya getirildi. Sezon ortasında 13 hakemin görevlerinden azledilmesi ligleri ve Türk futbolunu şaibe altına sokacak bir adımdır!

2) Çiftçilere, sanatçılara tehdit ve hakaretler yağdıran Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son hedefi doktorlar ve sağlık çalışanları oldu! EKONOMİ

3) Türk Telekom’daki (TT) özelleştirme soygununun üzerini örtmek için karanlık bir operasyon yürüten iktidar; 1,6 milyar dolar borçlanarak TT’yi varlık fonuna kattı!

4) Gıda ve tarımsal üretimde tıkanan iktidar, boş tarım arazilerinde üretime destek ve ayçiçeği üretimine ilave teşvikleri devreye soktu.

5) Cari açık bir ayda 7 milyar doları, yıllık 20 milyar doları aştı. Merkez Bankası’nın Piyasa Katılımcıları Anketi; karamsarlık ve endişelerin arttığını, kur ve enflasyon beklentilerinin yükseldiğini, açığa çıkarttı!

6) Kamu bankalarının siyasi talimatla verdikleri batık krediler ve artan görev zararlarıyla tükenen kaynakları, Türkiye Varlık Fonu’ndan 51,5 milyar TL kaynak aktarılarak kapatıldı.

İNSAN HAKLARI GÜNÜ! DEVA PARTİSİ EMİNE ŞENYAŞAR’I ZİYARET ETTİ! İNSAN HAKLARI GÜNÜ! DEVA PARTİSİ EMİNE ŞENYAŞAR’I ZİYARET ETTİ!

7) İnşaat sektörü, yüzde 80’e varan maliyet artışlarıyla tıkanma noktasına geldi. İnşaat maliyet endeksi yüzde 465’e yükseldi!

8) Rusya’ya yönelik ağır ekonomik yaptırımların kapsamı genişletilirken, ABD’nin petrol ve doğalgaz alımlarını kesmesi, Rusya Merkez Bankası’nın varlıklarının bloke edilmesi, temerrüt olasılığını artırdı! DIŞ POLİTİKA

9) Rusya-Ukrayna savaşı devam ederken batılı ülkelerden Türkiye’ye ziyaretlerin ve temas trafiğinin artması dikkat çekiyor!

10) Suriye’de ciddi gelişmeler yaşanıyor. ABD, PYD-YPG bölgesine yeni silah ve mali-askeri destek sağlarken, Rusya’yı çembere alma yönünde hamleler yapıyor!

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

13 MART 2022

2 1. Liglerin bitimine 10 hafta kala, sporda Fair-Play’i yok eden, sporu siyasetin müdahale ve mücadele alanına çeviren bir kararla; Türkiye’nin dünya klasmanındaki hakemlerinin de aralarında yer aldığı 13 hakem görev dışı bırakıldı. İktidarın kulüp yönetimlerini, federasyonları siyasi kontrolüne alma hamlelerinin sonucunda ülke sporu vahim bir noktaya getirildi, Süper ligin marka değeri 500 milyon dolardan 120 milyon dolara düşürüldü! Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Merkez Hakem Komitesi (MHK) liglerin bitimine 10 hafta kala, aralarında uluslararası klasmanda üstün kariyere sahip, FIFA, UEFA kokartlı hakemlerin olduğu 13 futbol hakeminin görevini sonlandırdı. Görevden azledilen hakemler kararı basından öğrendiklerini, gerekçenin ne olduğunu bilmediklerini belirtiyorlar. MHK Başkanı, karar sonrası yaptığı açıklamada görevleri sonlandırılan hakemler hakkında dile getirdiği ‘Hür ve rahat karar veremiyorlardı, bir gün bile bekleyemezdik’ ifadelerinin gerekçesini açıklamak zorundadır. Bu ifadeler bugüne kadar oynanan maçlara, verilen hakem kararlarına, maçların sonuçlarına ve Süper Lig’deki puan sıralamasına gölge düşürmüş, Lig’i şaibeli hale getirmiştir. MHK ve TFF yönetimleri bu kararın yeni alınmadığını, 1,5-2 aydan bu yana hazırlık yapıldığını, çalışma yürütüldüğünü belirtiyor. Süper Lig’de şike, şaibe, gölge tartışmalarını, iddialarını alevlendirecek, Türk futbolunu kaos ve kargaşaya sürükleyecek böyle bir karar, ligin bitiminde alınabilir, yeni sezonda bu hakemlerin klasman dışı olacağı, hakemlerde gençleştirmeye gidileceği açıklanarak süreç yürütülebilirdi. MHK’nın kararını protesto için görevde bulunan bazı hakemler istifalarını verdiler. Bu kararın arkasında durduğunu ilan eden tek kulüp başkanı, halen düşme hattında olan bir kulübün yöneticisi. Aynı başkan bir süre önce görevi sonlandırılan hakemlerden birisini itham ederek ‘Şayet bizim maçımıza verilirse, hükmen yenilgiyi göze alır takımı sahadan çekerim’ demişti. Şimdi aynı başkan MHK ve TFF’nin hakem operasyonunu desteklediğini, arkasında olduğunu ifade ediyor. Sezon ortasında alınan bu karar sonrası, küme düşen takımlardan birisi ‘MHK hakemlerin hür karar veremediğini açıkladı. Lig iptal edilsin’ diye mahkemeye giderse, UEFA’ya başvurursa, lig iptal edilirse bunun hesabını kim verecek? Ya da şampiyon olan takıma karşı, sıralamadaki diğer takımlar ‘hakemlerin hatalı kararları yüzünden şampiyonluğu kaybettik’ gerekçesiyle ligin ve şampiyonluğun iptali için yargıya giderse, UEFA’ya, FIFA’ya başvurursa, bu yönde karar çıkarsa sonuçlarının ne olacağı MHK ve TFF tarafından hesap edildi mi? MHK ve TFF’nin görevden azlettiği hakemler arasında Dünya ve Avrupa Futbol Şampiyonalarında maç yönetmiş, hakemlikte Türkiye’nin uluslararası markası olmuş isimler yer alıyor.

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

13 MART 2022

3 Bu yıl Katar’da yapılacak dünya futbol şampiyonasında FIFA’nın bu hakemlerimizi yine davet etmesine karşılık alınan bu kararla, Türk hakemlerinin uluslararası turnuvalarda, klasmandan dışlanmasına kapı açıldı. FIFA 'Türkiye'de bile güvenilmeyen, hür karar veremediği için azledilen, itibarı elinden alınan bir hakeme ben niye Dünya Kupası'nda görev vereyim?' derse TFF ve MHK ne yanıt verecek? Türk hakemlerini ve hakemlik müessesesini şaibe altında bırakan bu karar alınırken, şayet MHK'nın, TFF'nin elinde gerçekten belge, delil, telefon konuşmaları, pazarlık, talimat, tehdit, teknik takip gibi somut veriler varsa bunları açıklamak zorundalar. Tüm kamuoyu gerçekleri öğrenmeli. Daha önce güzide bir kulübümüze yönelik kurgulanan şike kumpas davalarının asılsız olduğu ortaya çıktı. O dönemde TFF ve MHK hazırlayıp onayladıkları şike raporlarıyla, UEFA’da, Avrupa kupalarında kulüplerimizin menedilmesine, ağır para cezaları almalarına zemin hazırladılar. Köklü kulübümüz ve yöneticileri aklandı, TFF yönetimine, MHK’ya o raporları hazırlayanlara hesap sorulmadı! Şimdi de sezon ortasında alınan hakem azillerine yönelik kararlarla Türk futboluna, liglere gölge düşürülüyor, kaosa sürükleniyor. Federasyonları eski AK Parti yöneticilerine, iktidar müteahhitlerine teslim eden iktidar; şimdi ülkemizde kitlelerin sevdiği, başlı başına bir endüstriye, ekonomiye dönüşen futbola operasyon yapıyor. ✓ Bu operasyonun tamda liglerin naklen yayın ihalesinin yapıldığı sürece denk getirilmesi başlı başına izaha muhtaç. ✓ Türk futbolunu siyasi talimatlarla yönetmek, yönlendirmek isteyen iktidar, naklen yayın ihalelerini de kontrolüne alıp yandaşlarına pazarlamasını yaptı. TMSF’nin el koyduğu Digitürk ihalesiz olarak Katarlılara satıldıktan sonra, naklen yayın ihalesi de önce Digitürk’e ve ardından Katarlı beIN Sports’a verildi. İlk ihalede 500 milyon dolar olan naklen yayın bedeline karşılık, bir hafta önce açılan yeni sezon ihalesinde Katarlı yayıncı kuruluşun teklifi 120 milyon dolar! Sporu siyasete alet etmenin, federasyonları iktidar müteahhitlerine, iktidarın medya patronlarına teslim etmenin faturasını marka değeri beş yılda dörtte bire düşen Süper Lig diğer ve diğer liglerdeki kulüpler ödüyor. Naklen yayın bedellerinden kulüplere ödenen ücretler büyük kulüplerin bütçesinin yüzde 30-40’ını oluştururken, Anadolu kulüplerinin bütçesinde yüzde 90 paya sahip. Naklen yayın bedelinin böylesine düşmüş olması pek çok kulübün iflasını, Anadolu kulüplerinin kapısına kilit vurmasını beraberinde getirecektir!

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

13 MART 2022

4 2. TBMM önünde ettiği yemini çiğnemekte hiçbir sakınca görmeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hedef aldığı doktorlar, ağır çalışma koşullarına, uğradıkları saldırılara ve şiddete, yoksulluk sınırının altında kalan ücretlere rağmen ettikleri Hipokrat yemininden bugüne kadar dönmediler. Sağlık sistemini asistanlarla, yurt dışından gelecek doktorlarla yürütme iddiasındaki iktidar, bu asistanları-tıp öğrencilerini o doktorların eğitip yetiştirdiğinden bile habersiz! Daha önce ürününün parasını alamadığından, desteklerin yetersiz olduğundan yakınan çiftçiye ‘ananı da al git’ diye hakaret eden Cumhurbaşkanı (CB) Erdoğan, sanatçılara, şiirlere tahammülsüzlüğünü de ‘biz o dilleri kopartırız’ diyerek göstermişti. Açılışta kurdele kesme töreninde çocukluğunu yaşayan beş yaşındaki küçüğü azarlayıp, kafasına mikrofonla vuran CB Erdoğan’ın son hedefi doktorlar ve sağlık çalışanları oldu. Doktorlar ve sağlık çalışanlarının ağır sorunlar altında görev yaptığını son dönemde yılda ortalama bin doktorun, pratisyen hekim, asistan, yeni tıp mezununu gençlerin yurt dışına gitmek üzere tabip odalarından belge aldığını defalarca dile getirdim. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi, mesai ve nöbet sürelerinin insanca çalışma koşullarına dönüştürülmesi yönünde öneri ve uyarılarda bulundum. Kamu ve üniversite hastanelerinde, tıp fakültelerine bağlı eğitim ve araştırma hastanelerindeki sağlık personelinin yoksulluk sınırının çok altında ücretler aldıklarını, doktorların yaşam standartlarının her geçen gün kötüleştiğini, dünyadaki meslektaşlarının gerisinde kaldıklarını vurguladım. 2020 yılı başından bu yana dünyada ve ülkemizde baş gösteren COVID 19 salgınında en özverili mücadele eden, her koşulda hayat kurtarmaya çabalayan doktorlar ve sağlık çalışanlarına en ufak bir parasal destek, maddi iyileştirme, hibe bile yapılmadı. Döner sermaye paylarında komik denilebilecek cüzi ödemelerde altı ayın sonunda kesildi. CB Erdoğan doktorların yurt dışına gitmesini ya da özel hastanelere geçmesini tamamıyla parasal nedenlere endeksleme çabasına girişirken doktorların 8-9 bin lira maaş aldığını söyledi. Açlık sınırının yaklaşık 5 bin lira, yoksulluk sınırının yaklaşık 15 bin olarak hesaplandığı Türkiye’de doktorların açlık-yoksulluk sınırı arasında ücretlerle çalıştırıldığını bizzat itiraf etmiş oldu. Yılbaşında yüzde 50 artırmakla övündükleri asgari ücretin iki ayda açlık sınırının altında kaldığı dikkate alındığında sadece doktorların değil tüm çalışanların ücret ve maaşlarında çok ciddi artışlar yapılması gereği apaçık ortada. Kanımca CB Erdoğan saray ve çevresinde her birisini 4-5 yerden maaşa bağladıklarıyla doktorları ve diğer çalışanları karıştırıyor.

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

13 MART 2022

5 Artık hedef gösterme, hakaret ve tehdit etme iktidarın sıradan zihniyeti ve politikası haline geldi. İktidar; her alanda olduğu gibi sağlığı da ticarileştirdi. Yandaş müteahhitlere, özel hastane zincirlerine ve patronlarına servet aktarma aracına dönüştürdü. Sağlık sistemini kent dışına inşa ettirilen lüks binalardan ibaret gören iktidar zihniyeti, 5 dakikada bir hastanın muayene edilemeyeceğini, teşhis ve tedavi uygulanamayacağını, tetkikler vs. nedeniyle o hastanın en az 4-5 kez daha 5 dakikalık randevular almak zorunda kalacağını öngöremiyor. Sözde mükemmel sağlık sistemi diye övdükleri Merkezi Hekim Randevu Sistemi tıkanıyor, işlemiyor! Geçen yılsonunda TBMM’ye getirdikleri torba yasaya son anda ekledikleri ve tüm partilerin de destek verdiği doktor maaşlarında artış öngören düzenlemeyi son anda geri çektiler. Şimdi 14 Mart Tıp Bayramı’nda doktorlara ve sağlık çalışanlarına ücret artışı içeren yeni bir teklifi TBMM’ye getirecekler! 3. Türk Telekom’daki (TT) özelleştirme soygununun üzerini örtmek için karanlık bir operasyon yürüten iktidar, 2026’da zaten bedelsiz olarak kamuya geçecek yüzde 55 hisseyi Türkiye Varlık Fonu (TVF) üzerinden 1,6 milyar dolar borçlanarak satın aldı. TT’nin yüzde 61’i TVF’ye geçti. TT’nin TVF bünyesine alınıp, Sayıştay ve TBMM denetimi dışına çıkartılması planıyla; vurgun ve kirli çamaşırların üstü örtülerek, fatura milletin sırtına yıkılacak! AK Parti iktidarının 2005 yılında yüzde 55 hissesini Lübnanlı Hariri ailesine 6,5 milyar dolara satarak özelleştirdiği Türk Telekom, TVF tarafından 1,6 milyar dolar borçlanılarak fon bünyesine katıldı. Lübnan’daki rüşvet ve yolsuzluklarıyla ülkeyi iflasa sürükleyen, halkın ayaklanmasına sebep olan Saad Hariri ve ailesine ait olan Oger Telecom A.Ş. (OTAŞ), 6,5 milyar dolara satın aldığı Türk Telekom’a sadece 1,6 milyar dolarlık ödeme yaptı. 2007’de kalan taksitleri tek seferde ödeme görüntüsü altında Türk bankalarından 5 milyar dolar kredi aldı. Ardından borçlarını ödemekte zorlandığı gerekçesiyle hazineyi devreye sokarak, 2013 yılında Türkiye bankalarından 4,5 milyar dolar daha refinansman kredisi aldı ve özelleştirmeyle kendilerine devredilen yüzde 55 TT hissesini rehin ederek teminat gösterdi. Bankalara kredi borcunu ödemeyen, vergi borçlarını taksitlendiren Hariri ailesi ve OTAŞ bu süre içinde TT’nin 10-12 milyar dolar arasındaki kârını kendi hesaplarına ve şirketlerine transfer ettiler. Bir anlamda 6,5 milyar dolarlık özelleştirme bedelini cebinden 1 dolar çıkmaksızın, TT’nin yüzde 55 hissesini teminat göstererek Türk bankalarından aldığı krediyle ödeyen, daha sonra bu kredileri de ödemeyip üç Türk Bankasına (Akbank, İş Bankası, Garanti Bankası) 4,3 milyar dolar kredi borcu takarak Türkiye’yi terk eden Hariri, bu süre içerisinde TT’nin içini boşalttı.

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

13 MART 2022

6 Ülke çapındaki taşınmazlarını, milyonlarca kilometrelik bakır yer altı kablosunu, arsaları, binaları, sattı. Özelleştirme öncesinde her yıl Türkiye’de kâr ve vergi rekortmeni olan TT’nin milyarlarca dolarlık kârını yurt dışına transfer etti. Özelleştirme sözleşmesinde taahhüt ettiği internet, GSM, telekomünikasyon altyapı yatırımlarını yapmadığı gibi Türkiye’yi dünyanın en pahalı internetini, cep telefonunu kullanan bir konuma getirdi. Diğer GSM operatörlerinin TT altyapısını kullanmasına izin vermeyerek, rekabeti ve daha ucuz iletişim hizmetini engelledi. Üç Türk bankası kredi alacaklarına karşılık iktidarın talimatıyla kurdukları Levent Yapılandırma Yönetimi A.Ş. (LYY) ortaklığıyla, yüzde 55 hisseyi 2018 sonunda devralmak zorunda kaldı. TT’yi yönetmeye başlayan LYY A.Ş. bir yıl geçmeden TT’nin satılması için uluslararası yatırım bankası Morgan Stanley’e yetki verdi. Şimdi ise TVF, sahip olduğu yüzde 6,75’lik TT hissesine ilave olarak üç bankanın elindeki yüzde 55 hisseyi 1,6 milyar dolarlık borçla satın aldı. TVF’nin TT’deki hissesi yüzde 61,75’e yükseldi ve hâkim ortak konumuna geldi. Hazine ve Maliye Bakanlığı TT’de yüzde 25 oranında pay sahibi oldu. TT’deki ve TVF’deki bu soygunu seyreden, izin veren tüm kamu görevlileri bu tablonun sorumlusudur. Hariri ve şirketinin TT’yi soyması süresince TT yönetiminde hazine, ulaştırma bakanlıklarının temsilcileri de yönetim kurulu üyesiydiler. CB Yardımcısı Fuat Oktay, önce Başbakanlık Müsteşarı görevini yürütürken TT YK üyesiydi. CB Başdanışmanları da yıllarca Hariri’nin adamlarıyla birlikte TT Yönetim Kurulu’nda dolgun maaşlarla görev yaptılar. Alınan kararlara imza attılar, soygunlara göz yumdular! İktidar, TT’nin içi boşaltılırken bazı bakanları, bürokratları, başdanışmanlarıyla bu işin içinde yer aldı. ✓ Şimdi ülke ekonomisi böylesine ağır bir kriz sürecinde iken, kurlar yükselişe geçerken, kuzeyimizde bir savaş yaşanırken TVF’nin 1,6 milyar dolar borçlanıp, TT’nin yüzde 55 hissesini alarak bünyesine katması, TT’yi denetim alanı dışına çıkartma, usulsüzlüklerin ortaya saçılmasını önleme, olası iktidar değişikliği öncesinde dosya temizleme ve nihayet milletin malını milletten kaçırma operasyonudur. ✓ TVF’nin TT’nin yüzde 61 hissesine sahip olmak için yürüttüğü bu planın perde arkasında olması muhtemel bir başka hesap, TT’nin TVF tarafından BAE ya da Katar’a satışı için söz verilmesi olabilir! ✓ Bu telaşlı satın alma kirli çamaşırları temizleme hamlesidir. TT’den 4,3 milyar dolarlık kredi alacağı olan bankaların 17 yıl önce değeri 6,5 milyar dolar olan yüzde 55 hisseyi 300 milyon dolar temettü, 1,3 milyar dolarlık hisse bedeli olmak üzere toplam 1,6 milyar dolara TVF’ye devretmeyi kabul etmeleri siyasi baskı operasyonudur.

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

13 MART 2022

7 Muhtemelen üç özel banka, iktidarın baskısı ve ısrarıyla bu satışa rıza göstermek zorunda kalarak gerçek alacaklarından feragat ettiler ve bunu bilançolarının zarar hanesine tahsil edilemeyen alacak olarak yazacaklar. 2005 yılında TT’yi özelleştiren devlet, 17 yıl sonra tekrar TT’yi satın aldı. Oysa 2005 yılındaki özelleştirme sözleşmesine göre 21 yıllık özelleştirme ve işletme süresi sonunda TT’nin yüzde 55 hissesinin ve tüm telekomünikasyon altyapısının çalışır halde BEDELSİZ olarak devlete devredilmesi gerekiyor. Dört yıl sonra TT’yi bedelsiz devralma imkânı varken alelacele 1,6 milyar dolara geri satın almanın ekonomik mantığı ve gerekçesi nedir? Daha da çarpıcı olan TVF’nin yüzde 55 hisseyi satın almak için 1,6 milyar dolar kredi aldığı bankalar konsorsiyumu içinde halen bu hisseleri kredi alacaklarına karşılık devralan LYY A.Ş. ortağı olan bankaların da yer alması! 4. Artan maliyetler nedeniyle boş bırakılan, üretim yapılmayan tarım arazilerinde üretime geçenlere destek öngören CB kararından sonra, ikinci bir CB kararıyla ayçiçeği üretimine ilave teşvik ve destekler devreye sokuldu. Aklı, bilimi dışlayan, üretim yerine ithalatı önceleyen iktidar geç de olsa yıllardır söylediklerimizin tek çözüm olduğunun farkına vardı. Ancak pek çok üründe ekim döneminin geçmiş olması umulan sonucun alınmasını sağlayamayabilir! Fahiş gıda enflasyonu ve artan fiyatlar, dört bir yana yayılan gıda kuyrukları karşısında ne yapacağını bilmez haldeki iktidar, sonunda yıllardır dile getirdiğimiz ‘önce üretim’ çözümünü kabul etme noktasına geldi ve dediklerimizi yapmak zorunda kaldı. Üretim yerine ithalatı önceleyen tarım ve hayvancılık politikalarıyla 20 yılda ülke tarımını yok eden iktidar akıl, bilim yolundan koparak milyarlarca dolarlık ithalatla yabancı üreticileri zenginleştiren bir finansör oldu. Her yıl milli gelirin yüzde 1’inin tarım ve hayvancılığın desteklenmesine, üretimin teşvikine tahsis edilmesi yasa hükmü olmasına rağmen bunu çiğneyen iktidar, üreticiyi üretimden uzaklaştırdı. ✓ Çiftçi kayıt sistemine kayıtlı üretici sayısı her yıl gerilerken, ekilebilir tarım arazilerinin üçte birinden fazlası verilmeyen destekler, artan maliyetler, girdilere yapılan fahiş zamlarla boş bırakılmaya, ekilipbiçilmez hale geldi. İktidar yaklaşan tehlikenin büyüklüğünü fark etmekten aciz şekilde çılgın projeler peşinde koşarak Sudan’da, başka Afrika ülkelerinde 99 yıllığına milyonlarca dolara araziler kiralamaya, çiftlikler kurmaya girişti. Buralarda üretilen ürünlere Türkiye’ye gümrüksüz ithal avantajı sağlandı.

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

13 MART 2022

8 Şimdi gelinen noktada yaklaşan kıtlığın, erişilemeyen gıda fiyatlarının, giderek yetersiz hale gelen üretimsizliğin tek çözümünün üreticinin desteklenmesi, atıl tarım arazilerinin değerlendirilmesi ve üretimin artırılması olduğunu nihayet anladılar. Geçen hafta yayınlanan CB kararıyla ekilmeden boş bırakılan tarım arazilerinin kullanılması, ekim-dikim yapılarak üretime açılması için yüzde 75’e kadar hibe desteği sağlanması kararlaştırıldı. Boş tarım arazilerinde üretime dönük girişimlere verilecek yüzde 75 hibenin finansmanı 2022 Yatırım Programı’nın Bitkisel Üretimi Geliştirme kalemine ayrılan 169 milyon 15 bin liralık ödenekten karşılanacak. Ancak 169 milyon lira çok yetersiz bir hibe desteği ve muhtemelen arazisi olan, ekemeyen pek çok üretici üretmek istediği halde bu destekten yararlanamayacak. ✓ Daha da acı olan çok geç kalınmış olması. Karar kapsamında üretimi geliştirilmesi hibeyle desteklenmesi öngörülen ürünlerin önemli bir bölümünün, Türkiye genelindeki ekim süreci tamamlanmış durumda! ✓ Pek çok üründe ekim-dikim dönemi geçti. Pek çok üretici tarlasına gübre atamadı. Tohum alamadı. Mazota parası yetmediği için arazisini bile süremedi. Karar kapsamında, toplam 5 ayrı proje çeşidi altında hibe desteği sağlanacak. Buna göre hibe desteği kapsamında boş bırakılan, atıl durumda bulunan veya nadasa (dinlenme) bırakılan araziler tarımsal üretime kazandırılacak. Buralarda iklim değişiklikleri dikkate alınarak, hububat, baklagiller, yağlı tohumlu bitkilerin üretimi yanında katma değeri yüksek bitki türlerinin üretimi artırılacak. Hasat sonrası kayıpları azaltmak ve üretim sonrası kurutma ve işlemeyi gerçekleştirmek üzere tesisler kurulacak. Yayınlanan bir başka CB kararıyla 4 ilin 7 ilçesinde yağlık ayçiçeği ve zeytin/zeytinyağı üretimi teşvik edilip desteklenecek ürünler listesine dahil edildi. Aydın’ın Efeler, Köşk, Sultanhisar ve Yenipazar, Karabük’ün Eskipazar, Kütahya’nın Domaniç ve Sivas’ın Hafik ilçelerinde yağlık ayçiçeği ekimi ve zeytin üretimi desteklenecek. Buğday, arpa, çavdar ve yulaf ürünlerine bir defaya mahsus olmak üzere dekar başına 50 TL ek girdi desteği sağlanacak. Her zaman ortak aklın, bilimsel çözümlerin ve ülke gerçeklerinin yanında olduk. Ülkemizin ve insanlarımızın refahından, mutluluğundan yana çözümler ürettik, önerdik. Şimdi CB kararlarıyla çözümlerimiz uygulamaya konuluyor. Oysa bunlar çok önceden yapılsaydı, kendileri dışındaki görüş ve önerileri dışlama-duymama zihniyetinden uzaklaşılsaydı, bugün karşılaşılan bu güçlüklerin, sorunların pek çoğu olmazdı. Yine de yanlışın-zararın-inadın neresinden dönülse kârdır. Ortak akıl ve bilimden zarar gelmez.

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

13 MART 2022

9 5. Yeni ekonomi programının temelleri yıkılırken açıklanan ocak ayı rakamlarıyla cari açıkta kırılan rekor, programın iflasını tescilledi. Cari açık bir ayda 7 milyar doları aştı. 12 aylık dönem itibarıyla 20 milyar doların üzerine çıktı. Merkez Bankası’nın mart ayı Piyasa Katılımcıları Anketi; karamsarlık ve endişelerin arttığını, kur ve enflasyon beklentilerinin yükseldiğini, açığa çıkarttı! Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda üç yılda üçüncü bakan değişikliği gerçekleşirken önce Çin Modeli olarak adlandırılan yeni ekonomik programa uzun süre isim arandıktan sonra Yerli-Milli Türkiye Ekonomi Programı isminde karar kılındı. Programın ana omurgası ihracat artışı, döviz gelirlerinin yükselmesi, kurların istikrar kazanması, TL’nin değerlenmesi, enflasyon ve faizin düşürülmesi, düşük faizli kredilerle yatırımların ve istihdamın artırılması üzerine oturtulmuştu. İnat ve nas ısrarıyla başlatılan faiz indirimleriyle, döviz kurlarının ve enflasyonun kontrolünü elinden kaçırarak kendi programını kendisi tahrip eden iktidar, milyarlarca dolarlık rezerv satışına mal olan Kur Korumalı TL Mevduat (KKM) modelini icat ederek ülke ekonomisini yeni ve daha büyük risklerin içine attı. İktidar; 31 Aralık 2021’de yürürlüğe koyduğu fahiş elektrik, doğalgaz, akaryakıt zamlarının ve vergi artışlarının sorumluluğunu, Rusya-Ukrayna savaşına yıkma çabasına girişti! Oysa kuzeyimizdeki savaş, iktidarın attığı yanlış adımların ve aldığı öngörüsüz kararlardan 2 ay sonra başladı. Yılbaşı gecesi CB Erdoğan imzasıyla zam kararları yayınlandığında Ukrayna’da savaş yoktu! Aralık ayından bu yana rezerv satarak baskıladıkları döviz kurları, iktidarın öngöremediği Rusya-Ukrayna savaşının patlak vermesiyle en büyük sarsıntıyı Türkiye ekonomisinde yarattı. Ocak ve Şubat aylarındaki dış ticaret açığı toplamının iki ayda 18,4 milyar dolara ulaşması üzerine bu gidişin cari açığı patlatacağını, döviz kıtlığı riskini artıracağını çok önceden ifade etmiştim. Nitekim Merkez Bankası’nın (MB) açıkladığı Ocak 2022 Ödemeler Dengesi Bilançosu rakamlarıyla yılın ilk ayındaki cari açık tutarı aylık 7,1 milyar dolar olarak gerçekleşti. Geçen yılın aynı ayından bu yana 12 aylık birikimli cari açık tutarı da 14,9 milyar dolardan 20,2 milyar dolara yükseldi. Merkez Bankası bu gelişmede, ödemeler dengesi tanımlı dış ticaret açığının 6 milyar 425 milyon dolar artarak 8 milyar 333 milyon dolara yükselmesinin etkili olduğunu kaydediyor. Ocak ayında portföy yatırımlarında 766 milyon dolar tutarında net çıkış yaşandı. Alt kalemlere bakıldığında, yabancılar hisse senedi piyasasında 352 milyon dolar, Devlet İç Borçlanma Senetleri piyasasında (DİBS) 98 milyon dolar net satış yaparak Türkiye piyasasından çıktılar. Ocak ayındaki bu tabloya karşılık MB’nin 25 Şubat-4 Mart haftasına ilişkin verilerinde ise yabancı çıkışının daha da hızlandığı görülüyor.

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

13 MART 2022

10 25 Şubat-4 Mart haftasında yurt dışı yerleşik yabancı yatırımcılar, bir haftada 309,2 milyon dolar hisse senedi, 181,4 milyon dolar DİBS satışı yaparak çıkarken, yılbaşından bu yana yabancı satışları hisse senedinde toplam 835,1 milyon dolara, DİBS’te 770,1 milyon dolara ulaştı. Yabancı yatırımcılar 4 Mart’a kadar olan sürede toplam 1 milyar 601 milyon dolarlık menkul kıymet satarak Türkiye’den çekildiler. MB’nin ödemeler dengesi verileriyle aynı gün açıkladığı Piyasa Katılımcıları Anketi’nin (PİKA) Mart 2022 sonuçları önümüzdeki dönemde ekonominin makro dengelerinde ve kritik göstergelerde iyileşme beklenmediğini, beklentilerin daha da kötüleştiğini gösterdi. PİKA mart sonuçlarına göre yıl sonu enflasyon beklentisi 6 puan artarak yüzde 40,47’ye yükseldi. MB anketinde 12 ay sonrası TÜFE beklentisi yüzde 26,43'e çıktı. Anket katılımcıları gelecek bir ve iki yıllık dönemlerde enflasyonun çift hanelerde kalmayı sürdüreceğini öngörüyor. Şubat ayında yüzde 3,7 olan büyüme hızı beklentisi mart anketinde yüzde 3,4’e indi. MB’nin ve kamu bankalarının döviz varlıklarını satan iktidar, cari açığın finansmanında, ithalat ve döviz talebinin karşılanmasında ciddi sıkıntıya düşebilir. Vadesi gelen özel sektör dış borçlarının çevrilmesinde tıkanıklık yaşanabilir. Rusya-Ukrayna savaşının uzaması, barış umutlarının gerçekleşmemesi, süreç ilerledikçe ekonomideki gidişatı daha da kötü bir tabloya sürükleyeceği gibi ortada bir önlem paketinin olmaması, sorunların çözülmesi umutlarını iyice tüketiyor! 6. CB Erdoğan Başkanlığındaki TVF portföyüne alınan kamu bankalarının siyasi talimatla verdikleri batık krediler ve artan görev zararlarıyla tükenen kaynakları, 51,5 milyar TL kaynak transfer edilerek kapatıldı. İktidar müteahhitlerinin, medya patronlarının ödemedikleri milyarlarca dolar ve TL tutarındaki kredi borçları tahsil edilemezken faturası halka ödetiliyor! Dünyadaki örneklerinin aksine fazladan bir tasarruf ve kaynağı olmayan Türkiye Varlık Fonu’nu (TVF) gerçekte ‘Türkiye Yokluk Fonu’ olarak adlandırmak yanlış olmaz. 20 yıldan bu yana özelleştirilen ulusal varlıklardan elde kalan son parçaların devredildiği TVF, sürekli şekilde borçlanarak, faizle kredi bulmaya çalışarak faaliyetlerini yürütüyor. Türk Telekom örneğinde aktardığım gibi hisse alımı için yerli bankalar konsorsiyumundan 1,6 milyar dolar borçlanan TVF daha önce de Çin’den 1 milyar Euro tutarında borçlanmaya gitti. Bu borçlanmayla İstanbul Finans Merkezi inşaatını üstlenip, bitiremeyen iktidar müteahhitlerinin borçları üstlenilerek binayı TVF satın aldı ve inşaat işleri de Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım’a verilerek yeniden ihaleye çıkartıldı. Dışarıdan Euro borçlanıp içeride bu parayı, inşaata, betona yatıran bir varlık fonu örneği dünyada yok!

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

13 MART 2022

11 Dünyanın en büyük varlık fonlarının başında gelen Norveç Varlık Fonu, kuzey denizinde bulunan petrol yataklarının işletilmesi ve petrol satışından elde edilen gelirlerden sağlanan tasarrufların biriktirilerek nemalandırıldığı, Norveç halkının refahı için kaynak yaratan bir fon. Benzer şekilde zengin körfez ülkeleri de Katar’ın doğal gaz gelirlerinin, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan’ın petrol gelirlerinden yapılan birikimlerin değerlendirildiği, nemalandırıldığı fonlara sahipler. ✓ İktidarın 2016’da kurduğu TVF ise tüm bunların tam tersi bir anlayışla yönetiliyor. Sayıştay’ın, TBMM’nin denetimi dışında tutuluyor. Nitekim geçen hafta alınan bir kararla TVF bünyesindeki kamu bankalarının görev zararlarının olağanüstü boyutlara ulaşması, siyasi talimatla iktidara yakın inşaat, medya vb. şirketlere verdikleri kredileri tahsil edememesi, batık kredilerinin artması nedeniyle tükenen sermayelerini takviye için TVF tarafından 51,5 milyar TL kaynak aktarıldı. Bu kaynak aktarma operasyonuyla seçime doğru gidilen süreçte dağıtılacak siyasi krediler için kamu bankalarının kasalarına para konuldu. TVF bünyesine oluşturulan ‘Piyasa İstikrar ve Denge Alt Fonu’ (PDİF) tarafından kamu bankalarına yönelik sermaye enjeksiyonuyla aktarılan tutarlar şu şekilde: Ziraat Bankası 21,8 milyar TL T. Halk Bankası 13,4 milyar TL T. Vakıflar Bankası 13,4 milyar TL T. Kalkınma ve Yatırım Bankası 1,5 milyar TL Ziraat Katılım Bankası 900 Milyon TL Emlak Katılım Bankası 500 milyon TL TOPLAM 51 milyar 500 milyon TL Daha önce 2017’deki anayasa referandumu, 2018’de Cumhurbaşkanı ve Milletvekili seçimleri, 2019’da 30 Mart Yerel Seçimleri öncesinde iktidarın talimatıyla kamu bankaları tarafından başlatılan düşük faizli konut, beyaz eşya, mobilya kredi kampanyaları yanında Kredi Garanti Fonu (KGF) garantisi ve hazine kefaletiyle milyarlarca lira kredi dağıtıldı. Büyük bölümü geri dönmeyen bu kredilerle döviz ve altın alımı yapıldığı ortaya çıktı. TVF ve Hazine üzerinden kamu bankalarına yapılan 51,5 milyarlık taze kaynak ve sermaye enjeksiyonunun önümüzdeki aylarda seçime dönük kredi kampanyalarına dönüştürülmesi büyük ihtimal. Bu kredilere AK parti referansı ya da iktidara yakın olmayanların erişimi oldukça güç görünüyor!

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU

| 13 MART 2022

12 7. Ekonomik canlanma ve istihdam artışında en önemli sektörlerden birisi olan inşaat sektörü, yüzde 80’e varan maliyet artışlarıyla tıkanma noktasına geldi. Yıllık enflasyon artışının 30 puan üzerine çıkan inşaat maliyet artışlarından sonra maliyet endeksi yüzde 465’e yükseldi. İktidarın izlediği ekonomik politikalar sonrası Türkiye’de yabancılar ve üst gelir grubundaki çok dar bir kesim dışında konut sahibi olmak olanaksız hale geldi! TÜİK’in ocak ayı verilerine göre inşaat maliyetleri, bir önceki aya göre yüzde 15,2 geçen yılın aynı ayına göre yüzde 79,9 artarken İnşaat Maliyet Endeksi 464,6’ya yükseldi. 2022 yılının ilk ayında ortaya çıkan bu verilerle inşaat sektörünün bu yıl da ciddi bir darboğaz içinde olacağı anlaşılıyor. Dünya genelinde başta demir-çelik olmak üzere emtia fiyatlarındaki artan fiyatların etkisi Türkiye’de TL’nin değer kaybı ve kur artışlarıyla daha yıkıcı hale geldi. Örneğin petrol ve doğalgaz fiyatları tüm dünyada yükselmesine karşılık akaryakıttaki fiyat artışları düşük oranlarda olurken Türkiye’de kur artışının etkisiyle akaryakıt zamları katlanarak yükseliyor. Sadece geçen yılın eylül ayından bu yana bugüne kadar görülmedik şekilde emtia fiyatlarında yüzde 50-100 arasında artışlar söz konusu. TÜİK’in malzeme ve işçilik olmak üzere iki ana grupta derlediği maliyet artışları ve buna dayalı oluşan maliyet endeks artışında malzemedeki maliyet artışı verisi ocak ayında yüzde 98’e yükseldi. İşçilik maliyetlerinde yüzde 41 oranında yükseliş söz konusu. Gerek malzemede gerekse işçilikteki maliyet artışları bugüne kadar endekste gözlenen en yüksek artışlar. Bina dışı yapılar için inşaat maliyet endeksi de yıllık yüzde 87,22, aylık yüzde 16,63 arttı. Bina dışı yapılar için inşaat maliyet endeksi, bir önceki aya göre yüzde 16,63, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 87,22 arttı. Bina dışı inşaatlarda malzeme endeksi bir önceki aya göre yüzde 13,11, işçilik endeksi yüzde 30,75 arttı. Ayrıca bir önceki yılın aynı ayına göre malzeme endeksi yüzde 106,92, işçilik endeksi yüzde 40,74 arttı. ✓ Kaldı ki bu maliyet artışları ocak ayına ait. Henüz kurlardaki yükseliş eğilimi ve Ukrayna-Rusya savaşı kaynaklı diğer ekonomik bozulmalar, petrol, doğalgaz, akaryakıtta son bir aydan bu yana neredeyse haftanın her günü yapılan zamlar ocak ayı verilerinde yer almıyor. Maliyet artışları konut üretimini ve yeni inşaatların başlamasını aşağı çekecektir. Bu durumda konut stoku ve arzı azalacağı için konut fiyatlarının katlanarak yükselmesi kaçınılmaz olacak, orta ve alt gelir grupları için konut sahibi olmak olanaksızlaşacak. İnşaat-konut sektöründeki darboğazın hızlanarak sürmesi yüzlerce yan sanayiyi, sektördeki istihdamı olumsuz etkileyerek üretim ve istihdamda sert düşüşlere zemin hazırlayacaktır!

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

13 MART 2022

13 8. Rusya’ya yönelik ağır ekonomik yaptırımların kapsamı genişletilirken, ABD’nin petrol ve doğalgaz alımlarını kesmesi, Rusya Merkez Bankası’nın varlıklarının bloke edilmesi, temerrüt olasılığını artırdı. Rusya’nın nisan ayından itibaren dış ödemelerini yapamaz konuma geleceği yönündeki belirtiler öne çıkarken, bundan en fazla etkilenecek ülkelerden birisi yine Türkiye olacaktır. Rus vatandaşlarına döviz alımı ve bankadan döviz çekmenin kısıtlanması, uçuşların iptali ülkemiz açısından sarsıcı sonuçlara neden olabilir! Rusya’ya yönelik olarak yürürlüğe konulan ve bugüne kadar örneği görülmemiş ağırlıktaki yaptırımlar, Rusya Federasyonu’nun temerrüde düşmesi, ödemelerini yapamaz konuma gelmesi ihtimalini güçlendirdi. Rus devlet tahvilleri ve önde gelen Rus enerji, teknoloji, finans şirketlerinin hisselerinin çöpe dönüşmesi, batılı şirketlerin peş peşe Rusya’dan çekilme kararı almaları Rusya ekonomisini savaş sona erse de uzun süre toparlanamayacak bir sürece sürüklüyor. Savaşın başlangıcından sonra Rusya’nın vadesi gelen ilk dış ödemeleri ve borç taksitlerinin vadesi nisan ayında. Rusya’nın kredi notunda da peş peşe indirimler yapılıyor. Ruble’nin bir aylık değer kaybı yüzde 50’yi aştı. Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası yönetimlerinden yapılan açıklamalarda yakın gelecekte Rusya’nın devlet olarak borçlarını ödeme kabiliyetini yitireceğinin ve temerrüde düşeceğinin öngörüldüğü kaydedildi. Rusya Devlet Başkanı Putin, bu ihtimali gözeterek imzaladığı bir kararnameyle Rusya’nın mali yükümlülüklerinin döviz yerine ruble ile karşılanması kararını yürürlüğe koydu. Kâğıt üzerinde bakıldığında Rusya Merkez Bankası rezervlerinin 640 milyar dolar düzeyinde olması, petrol ve doğal gaz fiyatlarındaki olağanüstü artışın Rusya’nın bu iki kalemden elde ettiği gelirleri artırması söz konusu. Rusya, petrol ve doğal gaz ihracıyla oldukça yüksek tutarda dış ticaret fazlası sağlarken bir yandan da bu fazlayı dış devlet borçlarının tasfiyesi ve azaltılmasında kullandı. ✓ Ancak Rusya Merkez Bankası’nın 640 milyar dolarlık döviz rezervinin büyük kısmı yurt dışında yabancı bankalar ve merkez bankaları nezdinde tutuluyor. Yaptırımlar sonrası bu varlıklar donduruldu ve Rusya Merkez Bankası’nın erişimi kalmadı. Rusya’nın 4 milyar dolar tutarındaki devlet tahvilinin vadesi 4 Nisan’da doluyor ve büyük olasılıkla bunun faiz ödemesi yapılmayacak. Ancak bundan Rus bankaları ve Rus yatırımcılar da olumsuz etkilenecek. Bu tahvillerin bir kısmı yerel bankalar ve şirketlerin elinde bulunuyor. Rusya’nın temerrüde düşmesi teknik olarak devletin iflası anlamına gelse de dondurulan varlıkları, dış borçlarının tutarının düşük olmasının küresel finans sisteminde yıkıcı etkisi yapması söz konusu değil.

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

13 MART 2022

14 CB Erdoğan ile Putin arasındaki görüşmede ikili ticaretin ulusal paralarla yapılmasının gündeme geldiği ve olumlu yaklaşıldığı açıklandı. Ancak döviz darboğazındaki Türkiye açısından alacaklarını dünyada yaptırım ve ambargo altında bulunan Rus rublesi ile tahsil etmek kanımca çözüm olmayacaktır. ✓ Türkiye ihracat, müteahhitlik hizmetleri, turizm vb. alanlarında ödemelerin rubleyle yapılmasını kabul ettiği takdirde bu milyarlarca rubleyi Rusya dışında hangi pazarda kullanacak? Putin ve kurmaylarının mutlaka bir karşı hamle yapacaklarını öngörmekteyim. İlk aşamada 200 kalem mal, ürün, maden, metal, teknolojik üretim, bazı stratejik gıda ürünleri vb. ihracat yasağı getirilmesi ciddi bir adım. Bazılarında Rusya’nın dünya üretiminin önemli bir bölümünü karşıladığı bu malların ihracatına yasak getirilmesi birkaç gün içinde dünya emtia borsalarında etkisini gösterdi. Rus gümüşü altınla yarışır hale geldi. Rusya Merkez Bankası, bankaların döviz satışlarını yasakladı. Ayrıca Rus vatandaşlarının bu yılın eylül ayına kadar hesaplarından 10 bin dolardan fazla döviz çekmeleri yasaklandı. Bu uçuşlar başlasa bile Türkiye’ye gelecek Rus turistler açısından fiili ve somut bir engel. Visa ve Matercard’ların iptalini de buna ekleyebiliriz. AB ve Rusya’nın karşılıklı olarak hava sahalarını kapatmaları nedeniyle AB ülkelerinin yanı sıra Çin ve Uzakdoğu'dan Rusya bağlantılı uçuşlar yapılamıyor. Asya bağlantılı yolcu ve kargo uçuşları ise daha güneydeki rotalar üzerinden yapılmak zorunda kalırken bu durum uçuş sürelerini 4-5 saatten fazla uzattı ve uçuş maliyetlerini kat kat artırdı. En uzun menzilli Boeing ve Airbus A350 uçakları bile bu kadar sürede kesintisiz uçamıyor ve bir ya da iki yerde iniş yaparak yakıt ikmali yapıyor. Pek çok havayolu şirketi uçuşlarını en aza indirdi ya da mart sonuna kadar durdurdu. Rus Havayolu Aeroflot tüm yurt dışı seferlerini 23 Mart’a kadar durdurdu. Rusya’nın diğer 2 havayolu şirketi S7 ve Nordwind ile en büyük charter havayolu Pobeda Airlines uçaklarına el konulması endişesiyle dış uçuşlarına ara verdi. Kiralayan şirketlerin aldığı karar nedeniyle geçen hafta Pobeda Airlines'ın Boeing 737 uçağına İstanbul Havaalanında, Nordwind Airlines’ın Boeing 777 yolcu uçağına ise Meksika’da el konuldu. Rus havayolu şirketlerine ait 980 aktif yolcu uçağının 777’sinin kiralık olması ve kiralama şirketlerinin de Rus havayollarıyla olan tüm kira sözleşmelerini feshetmesi nedeniyle bu uçaklara indikleri havalimanlarında el konuluyor. O yüzden de Rus havayolu şirketleri ülke dışına seferleri tümüyle durdurdu.

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

13 MART 2022

15 Rusya’ya uçmak isteyen yabancı ülke havayolu şirketleri ise AB ve ABD yaptırımları sonrası küresel havayolu sigorta şirketlerinin Rusya hava sahasına yönelik uçuşları sigortalamamasından ötürü zorunlu olarak Rusya şehirlerine uçuşları iptal ettiler. Rusya ekonomisini ağır ölçüde olumsuz etkileyen bu gelişmelerden ikinci olumsuz etkilenen ülke Türkiye. Uçak olmazsa turizm olmaz. Kara, deniz, hava taşımacılığı olmazsa ihracat-ithalatın da olmayacağı açık. Banka-finans sistemi devre dışındaysa ödemelerin ve para transferlerinin yapılması, kredi ve ATM kartları çalışmıyorsa harcama-ödeme yapılması olanaksız. Rusya’nın ulusal kredi kartı ve para transfer sistemleri MİR ve Unionpay Türkiye’nin de aralarında olduğu pek çok ülkedeki bankalarda, AVM’lerde ödeme sistemlerinde kabul görmüyor. Tüm bunların üzerine Rusya’nın yakın gelecekte temerrüde düşmesi ve dış ödemelerini devlet olarak yapamaz konuma gelmesi, Türkiye ekonomisi üzerindeki olumsuzlukların katlanarak artmasına neden olacaktır! 9. İsrail Cumhurbaşkanının ardından Yunanistan ve Almanya Başbakanlarının Türkiye ziyaretleri, ABD Başkanının uzun bir aradan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı telefonla arayarak görüşmesi, NATO Genel Sekreteri’nin ziyareti Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı sonrasında Türkiye’ye yönelik bakışın değişmeye başladığını, batılı ülkelerin Türkiye’yi tarafsızlık politikasından vazgeçirmeye, Rusya’dan uzaklaştırmaya yöneldiğini gösteriyor! Rusya-Ukrayna savaşı devam ederken batılı ülkelerden Türkiye’ye ziyaretlerin ve temas trafiğinin artması dikkat çekiyor. ABD Başkanı Joe Biden uzun bir aradan sonra CB Erdoğan ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Bugüne kadar Ukrayna krizinde gerek AB ülkelerinin gerekse NATO üyesi ülkelerin liderleriyle video konferans yoluyla defalarca ortak görüşmeler gerçekleştiren Biden, Türkiye’yi ve CB Erdoğan’ı dışlayan bir tutum sergiliyordu. Antalya Diplomasi Forumu’nda Türkiye’nin ev sahipliğinde Ukrayna ve Rusya Dışişleri Bakanlarının bir araya gelmesi, sonuçsuz bir görüşme olsa da Türkiye’nin bölgedeki önemini ve konumunu bir kez daha dünyaya gösterdi. Ayrıca NATO Genel Sekreteri’nin de Antalya’ya gelmesi burada CB Erdoğan ile görüşmesi bir başka dikkat çeken gelişme. NATO Genel Sekreterinin görüşmede Türkiye’den yaptırımlara katılmasını istemesi ve CB Sözcüsü’nün bu talebin reddedildiğini açıklaması önemli bir ayrıntı. ✓ Bir yandan Türkiye Rusya’dan uzaklaştırılmaya çalışılırken diğer yandan yaptırımlara katılma talebinin gündeme getirilmesi Türkiye’nin şu ana kadar izlediği tarafsızlık pozisyonunu terk etmesi yönünde batıdan ve NATO’dan baskı olduğunu gösteriyor!

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

13 MART 2022

16 Ege adalarının silahlandırılması yeni bir gerilim başlığı olarak ortaya çıktıktan sonra Yunanistan Başbakanının Türkiye’ye gelmesi Rusya-Ukrayna savaşının daha ön plana alındığını, Yunanistan’ın ABD-AB ve NATO politikaları çerçevesinde Rusya’ya karşı Türkiye ile yakınlaşmaya yöneldiğini ortaya koyuyor. ABD’nin son gelişmeler karşısında NATO ittifakında üyeler arasında gerilim istemediğini bu ziyaretin bir başka gerekçesi olarak görebiliriz. CB Erdoğan’ın İsrail Cumhurbaşkanından sonra Yunanistan Başbakanını ağırlaması, ABD yönetiminde, Kongrede etkili Yahudi lobisinden sonra Rum lobisini de kazanma amaçlı görülebilir. Buna Antalya Diplomasi Forumu’na katılan Ermenistan Dışişleri Bakanını da ilave ederek ABD’deki Ermeni lobisini de katabiliriz. Büyük ihtimalle Miçotakis-Erdoğan görüşmesinin memnuniyetle karşılandığı ABD yönetimi tarafından vurgulanacaktır. Yunanistan Başbakanının Ortodoks Bayramı nedeniyle gerçekleştirdiği ve CB Erdoğan ile de bir araya geldiği ziyaretin bir başka kritik mesajı: Ukrayna Ortodoks Kilisesi’nin 2018’de Rusya Ortodoks Kilisesi’nden ayrılması ve bağımsızlık kazanmasına, Fener Rum Ortodoks Patriği 1. Bartholomeos’un onay vermiş olması. ✓ Erdoğan-Miçotakis buluşması, doğrudan olmasa da dolaylı şekilde Ukrayna’ya destek olarak değerlendirilecektir. Biden yönetimi, Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte, Türkiye’yi dışlamanın, bölgedeki konumunu ve ağırlığını göz ardı etmenin yanlışlığını idrak etmiş görünüyor. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Rusya’dan çekilen 5 bin dolayında ABD şirketinin bölgede gidebilecekleri, merkezlerini taşıyabilecekleri yeni merkez olarak Türkiye’yi işaret etmesi, ABD Ankara Büyükelçiliğinin iktidar ile temasa geçerek, Amerikan şirketlerine sağlanacak olanaklar ve destek için girişimde bulunması, Türkiye’ye yönelik yeni yaklaşımın ekonomik boyutunun da olduğunu gösteriyor. Ancak yine de Türkiye kuzeyimizdeki savaşta tarafsızlık konumunu terk etmemeli, Rusya’ya karşı temkinli ve kışkırtıcı olmaktan uzak politikasını sürdürmelidir. Ukrayna savaşı nedeniyle Türkiye-Rusya arasında son yıllarda olumlu yönde gelişen ilişkiler kısmen çıkmaza girmiş gibi görünse de Suriye ve İdlib’teki durum göz önünde bulundurularak, Rusya ile gerginlik yaratabilecek adımlardan kaçınılmalıdır. İktidarın diplomasi aklını devreye sokması ülkemizin çıkarına olacaktır. Bu süreç olumlu şekilde ilerler ve iyi biçimde yönetilirse; Yunanistan’ın ve buna bağlı olarak Güney Kıbrıs’ın AB içinde Türkiye’yi engelleme girişimleri azalabilir, aşılabilir. Yunanistan ile normalleşmenin Türkiye-AB ilişkilerine olumlu yansımaları olacaktır. Tam üyelik müzakere süreci canlanabilir. Almanya Başbakanı Scholz ile bu konunun ele alınacağını öngörüyorum.

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 13 MART 2022

7 10. Kuzeyimizde süren savaş nedeniyle geri planda kalmış gibi görünen Suriye’de ABD’nin girişimleriyle ciddi gelişmeler yaşanıyor. Rusya’nın Ukrayna’ya yoğunlaşmasını fırsat gördüğü anlaşılan Biden yönetimi, Suriye’de PYD-YPG bölgesine 125 milyon dolarlık mali desteğin yanında, yeni silah ve askeri destek operasyonlarına hız verirken, bir yandan da Rusya’yı Suriye’de de çembere alma yönünde hamleler yapıyor! Rusya’nın Ukrayna’nın işgaline yoğunlaşmasıyla büyük ölçüde gündemden düşen ve geri planda kalan Suriye’de önemli gelişmeler yaşanıyor. Biden yönetimi Rusya’yı Suriye’de de çembere alma yönünde bazı girişimlerde bulunurken bir yandan da PYD-YPG’ye silah ve mali desteğe hız verdi. Bu çerçevede; ✓ ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman’ın sessiz sedasız Ankara ziyareti, ✓ ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ethan Goldrich’in de aynı zamanda Ankara ve ardından Suriye’de yoğun bir temas trafiği yürütmesi, gözlerden kaçtı. Ankara ziyaretinden önce ABD’de Washinton’da düzenlenen Suriye konulu toplantıya başkanlık eden ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Goldrich’in bu toplantısına Türkiye’nin yanı sıra Suudi Arabistan, BAE, Mısır, Ürdün, Irak, Katar’dan ve İngiltere ile Norveç’in de aralarında yer aldığı Avrupa ülkelerinden diplomatlar katıldı. ✓ Toplantı sonrası yapılan ortak açıklamada Suriye’de yeni bir kimyasal saldırı iddiası gündeme getirilerek Esad yönetiminin ve buna göz yumacak Rusya’nın Suriye’de işlediği savaş suçlarının cezasız kalmaması gerektiğinin vurgulanması dikkat çekici! Washinton’daki bu toplantıda ortaya atılan Suriye’de kimyasal saldırı iddiasının hemen akabinde ABD yönetiminin ve Ukrayna’nın eş zamanlı olarak Rusya’nın Ukrayna’da kimyasal ve biyolojik saldırıya hazırlandığının öne sürülmesi kanımca bir hazırlığın işareti. ✓ Öteden beri Rusya, ABD’nin Ukrayna’da biyolojik araştırma ve üretim tesislerinin olduğunu öne sürüyor. ABD’nin Ukrayna ve Suriye için eş zamanlı olarak kimyasal saldırı iddiasında bulunması Esad ve Rusya’yı hedef göstermesi, bunun yanı sıra iki üst düzey dışişleri bürokratını Ankara ve Suriye’de temaslara göndermesi Türkiye’yi de kapsayacak birtakım planların yapıldığını gösteriyor.

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU | 13 MART 2022

18 ABD yönetiminin daha önce Suriye’de kimyasal saldırı iddialarını ilk ortaya atan Beyaz Miğferler isimli insani yardım kuruluşuna desteği artıracağını açıklaması ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde özellikle Beyaz Miğferler bünyesinde görev yapan kadın gönüllülerin gününü kutlayan bir resmi mesaj yayınlanması üzerinde durulması gereken bir süreç. Beyaz Miğferler’in ABD ve İngiliz istihbaratı tarafından kurulduğu eski Amerikalı ve İngiliz askerler tarafından eğitildiği finansörlerinin de bu iki ülke olduğu biliniyor. ✓ Beyaz Miğferler Suriye’de ilk kimyasal saldırı iddiasını 2018’de ortaya atmış, yaralı kadın ve çocuk fotoğrafları servis edilmiş ancak BM uzmanlarınca yapılan inceleme sonrasında kimyasal silah iddiaları kanıtlanamamıştı. Ethan Goldirch’in ziyaretinde ABD yönetimi tarafından bütçeden PYD-YPG’ye tahsis edilen 125 milyon doların yanı sıra yeni silahların gönderileceği açıklandı. ABD ve Arap medyasında yer alan haberlerde, Goldrich ile yapılan görüşmelerde geçen yıl haziran ayında Suriye’ye karşı uygulamaya konulan Sezar Yaptırımlarının ele alındığı, TSK kontrolündeki Afrin dışında PYD-YPG-SDG denetimindeki bölgelerin yaptırımların dışına çıkartılacağı belirtiliyor. ✓ Kürt bölgeleri dışında TSK’nın kontrolündeki Afrin’in ve İdlib’in yaptırım kapsamında tutulması, ABD yönetiminin Türkiye’yi sıkıştırmak istediğini, taleplerini ve konumunu dikkate almadığını gösteriyor. Tüm bu gelişmeler Suriye’de yeni çatışma ve harekâtların planlandığını ortaya koyarken, Türkiye’nin bu süreçten dışlanması ve Türkiye’nin terör örgütü kabulüne rağmen sürecin PYD-YPG-SDG ile yürütülmesi Rusya’nın, Esad’ın yanı sıra Türkiye’nin de hedef alınması ihtimalini sergiliyor. ✓ ABD’nin Suriye’deki girişimleri hız kazanırken ABD ve Avrupa medyasında Suriyeli cihatçıların Rusya’ya karşı savaşmak üzere Ukrayna’ya geçtiği haberlerinin yayınlanması, ✓ Diğer yandan Putin’in Ukrayna’da sokak savaşları için Suriye’den deneyimli savaşçıları getireceği iddialarının ortaya atılması, zamanlama olarak manidar! Türkiye KUZEYİNDEKİ SAVAŞLA ilgilenirken bir anda ABD’nin Suriye’yi hareketlendirmeye yönelmesi, önümüzdeki günlerde güneyimizde de sıcak gelişmelerle, muhtemel çatışmalarla, insani krizlerle karşı karşıya kalabileceğimizi tüm bunlara hazırlıklı olmamız gerektiğini, işaret ediyor!

Editör: TE Bilisim