CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ ERDOĞAN TOPRAK, HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

20 MART 2022

1 TÜRKİYE VE DÜNYA GÜNDEMİ 20 MART 2022 İÇ POLİTİKA 1) İktidar ittifakının seçim yasası değişiklik teklifinde genç seçmenin sandığa gitmesini engelleme yönündeki sinsi hazırlık, ‘seçmen kütükleriyle’ ilgili değişiklikte ortaya çıkıyor! 2) Kadın cinayetlerinin her gün ülke gündeminde öne çıkmasına, yeni acılara yol açmasına karşılık iktidarın getirdiği değişiklik teklifi, bu cinayetleri önlemekten uzak görünüyor! EKONOMİ 3) Hazine ve Maliye Bakanının, yabancı yatırımcılara ‘Bürokrasiyi alaşağı eder, mevzuatı aşarız. Cumhurbaşkanı arkamızda’ sözleri hukuk ve yasa tanımadıklarının itirafıdır! 4) İktidar ülkenin önde gelen bilim insanlarını üniversitelerden ihraç ederken Rusya, hububat üretiminde verimi ve kaliteyi artırmak üzere başlattığı mega projenin başına Prof. Hamit Köksel’i getirdi. 5) Merkez Bankası faizi yüzde 14’te sabit tuttu. Resmi enflasyon karşısında negatif faiz farkı 40 puana yükseldi! Bu düzeydeki negatif faiz sürdürülemez. Kur, enflasyon ve faiz patlamasına zemin hazırlar! 6) Kur Korumalı Mevduatta üç aylık ilk vadelerin dolmaya başlamasına karşılık, dövize talep ve döviz mevduatlarında artış hızlandı. Bankalardaki toplam döviz mevduatı, 240,5 milyar dolardan 242,7 milyar dolara yükseldi! 7) Sözde faize karşı olan iktidar, ilk iki ayda bütçede en büyük ödemeyi 58 milyarla faize ayırdı. Milletten, çiftçiden, esnaftan, yoksul halktan esirgenen milyarlar, hazineye yüksek faizle borç verenlere akıtılıyor! 8) Şubat ayı Tarım Üretici Fiyatları Endeksinde (Tarım-ÜFE) enflasyon artışı, yıllık yüzde 70’e yaklaştı. Gıda fiyatlarında düşüş ve ucuzluk umutları hızla tükeniyor! DIŞ POLİTİKA 9) Rusya-Ukrayna savaşı dünyada ve bölgemizde siyasal, ekonomik, diplomatik ve askeri dengelerin yeniden kurgulanması sürecini başlatırken, Türkiye’nin AB ve ABD ile olan ilişkilerinde yeni gelişmelere zemin hazırlıyor. 10) Kazakistan’da Devlet Başkanı Kasım Cömert Tokayev, kapsamlı bir yönetim ve demokratikleşme reformunu parlamentoya sundu. Getirilen değişikliklerle ‘süper başkanlık’ ve ‘partili devlet başkanı’ sistemine son veriliyor.

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

20 MART 2022

2 1. İktidar ittifakının seçim yasası değişiklik teklifi, seçimi kaybedeceklerinin panik ve telaşıyla hazırlanmış bir ‘nalıncı keseri’ düzenlemesidir. İlk kez oy kullanacak milyonlarca genç seçmenin sandığa gitmesini engelleme amaçlı sinsi hazırlık, seçmen kütükleriyle ilgili değişikliğe yerleştirilmiş. Seçim kurullarını, seçmen kütüklerini, sandık kurullarını içeren değişiklikler seçime, sandığa, oylara müdahale, hileyle seçim kazanma arayışlarının ürünüdür! 2017’de yeni yönetim sistemi iddiasıyla hazırladıkları anayasa değişikliğini, mühürsüz oylarla hayata geçirdikten sonra seçim yasasını değiştirip, ittifak düzenlemesini getiren iktidar ittifakının ortakları, getirdikleri sistemin kendilerine seçimi kaybettireceğini, oylarının dibe vurduğunu görünce yeni bir arayış telaşına kapıldılar. Öncelikle genç seçmenin sandığa gitmesini engelleme yönündeki sinsi hazırlık, seçmen kütükleriyle ilgili değişiklikte ortaya çıkıyor. Seçmen kütüklerinde seçime doğru adres değişikliğinin, ikamet taşımanın engellenmesi ve kütüklerde son bir yıldaki adresin esas alınacağının değişiklik teklifinde yer alması, kanımca iktidarın en çok çekindiği gençlerin, seçimlerde ilk kez oy kullanacak milyonlarca gencin engellenmesi amaçlı. Büyük bölümü üniversite öğrencisi olan bu gençler, eğitim öğretim için başka şehirlere gidiyor. Ancak ikamet kayıtları, kütükleri ailelerinin yaşadığı kentlerde. ✓ Seçim dönemi eğitim dönemiyle çakışırsa, bu genç seçmenler ya ailelerinin kayıtlı oldukları kentlere giderek oy kullanacak ya da yol parası yoksa, kritik bir sınavı varsa vb. nedenlerle oy kullanamayacak. İktidar ittifakı, oylarını kazanamadığı, geleceklerini yok ettiği, işsiz, parasız bıraktığı, yurt bile sağlayamadığı gençlerin tepkisinin farkında. Önümüzdeki seçimde en az 6,5-7 milyon genç ilk kez oy kullanacak. Kafa kafaya veren iktidar ortakları, anlaşılan bu gençlerin oyunu alamayacakları korkusundan, seçmen kütükleri ve adres düzenlemesiyle genç seçmenlerin sandığa gitmelerini olabildiğince önlemeyi, en azından bir kısmını seçimin dışında tutmayı hesap ediyor. 21 yıl önce kurulduğunda, 12 Eylül’ün askeri darbe düzenlemesi yüzde 10 barajını kaldırma vaadini parti programına ve seçim beyannamesine koyarak iktidar olan AK Parti, bugüne kadar barajın düşürülmesi veya kaldırılması yönünde gelen tüm teklifleri reddetti. Temsilde adaletin yerine yüzde 10 barajının arkasına sığınıp, siyasi nemasını kullandı. Şimdi Cumhur İttifakı’nın küçük ortağını kurtarma amaçlı bu baraj düzenlemesi, ittifak oyunun yüzde 7’yi aşması halinde, ittifaka dahil tüm partilerin barajı aşmış sayılacağı hükmüyle barajı gereksiz hale gelmektedir.

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

20 MART 2022

3 Milletvekili dağılımının hesaplanmasında ittifakın aldığı toplam oyun esas alınmasını içeren düzenlemeyi 2017’de kendileri yaptı. Şimdi kaybetme telaşıyla milletvekili dağılımında ittifakın oy toplamı yerine her seçim çevresinde ittifaktaki partilerin kendi aldıkları oyların esas alınmasını getiriyorlar. Pek çok partinin vekil çıkartma ve TBMM’de temsil imkânını ortadan kaldırıp, tasfiye etmeyi amaçlıyorlar. İl-İlçe seçim kurullarında en kıdemli hakimlerin başkan ve üye olmasını kaldırıp, birinci dereceye ayrılan hakimler arasından kura çekilmesini öngören değişiklik, iktidar ortaklarının yargı üzerindeki siyasi kontrollerini seçim kurullarına da yaygınlaştırma, seçim kurullarını kontrollerine alma planıdır. Muhtarlık seçimlerinde seçimi kazanan adayın bir ay içinde seçilme yeterliliğiyle belgeleri tamamlaması öngörülürken, belgesini tamamlamaması halinde ikinci, o da olmazsa üçüncü sıradakinin muhtarlık mazbatasını alması seçmen iradesini yok saymaktır. ✓ Mevcut düzenleme, mahalle muhtar seçiminde şaibenin yolunu açıyor. Geçmişte seçimi kaybedeceğini anlayan iktidarların, seçim yasasını değiştirme telaşına düşmelerine ilişkin pek çok örnekte yaşandığı gibi, Cumhur İttifakı ortaklarının muhalefeti dışlayarak, kimsenin görüşünü sormayarak hazırladıkları bu değişiklik teklifi de onları kurtaramayacak. Hazırladıkları tüm sinsi plan ve tezgahlar, kurguladıkları tuzaklar sandıkta bozulacak! 2. Kadın cinayetlerinin her gün ülke gündeminde öne çıkmasına, yeni acılara yol açmasına karşılık iktidarın getirdiği değişiklik teklifi, bu cinayetleri caydırmaktan, önlemekten uzak görünüyor. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kadın cinayeti ile ilgili kararı; hukuka, adalete sığmayan, vicdanların kabul edemeyeceği, bir akıl tutulmasıdır! Ülke gündeminde her gün yer alan kadın cinayetlerinin yarattığı acılara karşılık, iktidarın ve yargının bu olaylar karşısında sergilediği tavır kabul edilemez. TBMM gündemine getirilen yeni değişikliklerde de bir yandan iyi hal indirimlerine sınırlama getirilirken diğer yandan öngörülen cezalar, kadın cinayetlerinin önüne geçemiyor. ✓ Yargının bu konudaki kararlarında doğru düzgün bir standardın olmaması ve iyi hal indiriminin yaygın şekilde uygulanması failleri cesaretlendiriyor!

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

20 MART 2022

4 Cumhurbaşkanı (CB) Erdoğan, eşini 23 yerinden bıçaklayan adamın mahkemede serbest bırakılmasına tepki gösterince apar topar savcılık tahliyeye itiraz etti ve fail tekrar tutuklanarak cezaevine gönderildi. Ancak vicdanları yaralayan, adaletin sorgulanmasına yol açan her kararda illa da cumhurbaşkanının ya da bir bakanın mı tepki göstermesi gerek? Daha da vahim olan bu cinayetlerde, kadına karşı saldırılar ve şiddet olaylarında yerel mahkemelerin kararlarına karşı en yüksek nihai karar organı ve temyiz makamı olan, yüksek yargıçların son sözü söylediği Yargıtay’ın, son aldığı bir kararla adeta kadın cinayetlerinin cezasız kalması, cezalarda indirime gidilmesi yönünde tüm mahkemeler açısından bir emsal karara imza atması. Kadın örgütlerinin tepkilerine ve protestolarına neden olan, medyada da günlerdir eleştirilen kararda, ünlü bir kadın TRT sanatçısını bıçaklayarak öldüren katilin, temyiz edilen dosyası için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, tasarlayarak öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis talep etti. ✓ 19 yüksek yargıcın yer aldığı dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda ele alındı ve 4’e karşı 15 yüksek yargıcın oyuyla ağırlaştırılmış müebbet talebi reddedildi. Ceza indirimine karar verildi. Katilin buluşmaya giderken ceketinin kolunda, bileğine bantlayarak sakladığı ve genç kadını öldürdüğü bıçağı ‘kurban almaya gidecektim’ diye savunmasını, ‘evlenme teklifimi reddedince çok sinirlendim’ demesini kabul eden yüksek yargıçlar verdikleri kararda ‘Evlenme teklifini kabul etseydi, öldürülmeyecekti’ sonucuna vararak, Başsavcının ‘cinayet tasarlama’ iddiasını reddetti. ✓ Adeta evlilik teklifini reddeden genç kadını suçlu, reddedilince sinirlenip cinayet işleyen, can alan katili haklı bularak ceza indirimi kararı verdi. ✓ Bıçağın cinayet için değil, kurbanlık koyun için taşındığına 15 yüksek yargıç adeta akıl ve vicdan tutulmasıyla ikna olmuş! ✓ Bir kadını bıçaklayarak öldüren katilin, daha önce de kardeşini bıçakla öldürerek 13 yıl hapis yatmış olması bile Yargıtay üyelerini ceza indiriminden kararından vazgeçirememiş! Bu kararla ilk derece yerel mahkemeler, boşanmak isteyen eşini, nişanı bozmak isteyen nişanlısını, evlilik teklifini reddeden bir kadını öldüren erkeği, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kararını emsal alarak ceza indiriminden yararlandıracak, düşük cezaya çarptıracak ya da serbest bırakacak!

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

20 MART 2022

5 3. Hazine ve Maliye Bakanının, Paris ve Londra’daki toplantılarda hukuk, yasa tanımadıklarının itiraf ederek ‘Bürokrasiyi alaşağı eder, mevzuatı aşarız. Cumhurbaşkanı arkamızda’ sözleriyle yabancı yatırımcılara vaatte bulunması, Türkiye’yi ‘üçüncü dünya ülkesi, otokrat bir muz cumhuriyeti’ konumuna düşüren, ağır bir siyasi aymazlıktır! Türkiye’de hukuk devletinin olmadığını ilan eden Bakan, kendisini ve ülkeyi itibarsızlaştırdığının farkında bile değil! Göreve başladığından bu yana söylediklerinin hiçbirisi gerçekleşmeyen Bakan Nebati’nin ilan ettiği Türkiye Ekonomi Programı, dört ayda çöktü, iflas etti. ✓ Enflasyonun marttan itibaren inişe geçeceğini ifade etmişti şimdi yaz ortasından sonra enflasyonun düşebileceğini söylüyor. ✓ Cari fazla verileceğini, kurların düşeceğini, TL’nin değerleneceğini savunurken şimdi bir ayda 7,1 milyar, yıllık 20,4 milyar dolar olan cari açık ve iki ayda 18 milyar doları aşan dış ticaret açığı karşısında suskun! Ekonomiyi kendi gözlerindeki ışıltıdan ibaret sanan Hazine ve Maliye Bakanının Uluslararası bir toplantıda önde gelen yatırımcılara söylediği sözler, iktidarın Türkiye’de hukuku, yasaları, yasal mevzuatı rafa kaldırdığının, her şeyin tek kişinin ağzından ya da imzasından çıkacak karar ve kurallara bağlandığının ilanıdır. Yabancı yatırımcının Türkiye’ye gelmemesinde, Türkiye’den hızla çekilmesindeki ana unsur, hukukun, yargı bağımsızlığının olmaması, yargı kararlarının, yasaların hatta anayasanın hiçe sayılması, yatırımcı açısından hak arama güvencesinin olmamasıdır. Anayasa Mahkemesi’nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarının uygulanmaması yanında bizzat CB Erdoğan’ın bu kararları tanımadığını ilan etmesi yatırımcılar açısından ürkütücüdür. Türkiye’de haksızlığa uğradığını, sermayesinin yasaya aykırı şekilde buharlaştırıldığını düşünen yabancı yatırımcı, açık şekilde şunu düşünmektedir; ✓ Yargıya gitse siyasi nedenlerle sonuç alamayacak. ✓ Anayasa Mahkemesi’ne, AİHM’ye gitse, tüm hukuk yollarını tüketip haksızlığa uğradığını yargı kararıyla onaylatsa bile sonuç alamayacak, bu kararı kimse tanımayacak. Medyada sesini duyuramayacak. Daha ileri giderse, vergi denetimleriyle ve ağır para cezalarıyla karşı karşıya kalacak, haklılığını ispat için yıllarca mahkemelerde sürünecek. Hazine ve Maliye Bakanı Nebati’nin Paris’te yatırımcılara verdiği vaatler, mevzuatı bir gecede değiştirme, bürokrasiyi alaşağı etme sözü kendisinin de üyesi olduğu iktidarın ve ekonomi yönetiminin nasıl bir zihniyette olduğunu, ülkeyi ve ekonomiyi nasıl yönettiklerini açık etmiştir!

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

20 MART 2022

6 İktidarın verdiği süper teşviklere, kamunun yılda 40 bin makam aracı otomobil alım garantisine, Manisa’da binlerce dönüm arazinin bedelsiz tahsis edilmesine rağmen Volkswagen’in (VW) yılda 300 bin otomobil üreteceği, 4 milyar Euroluk yatırımdan vazgeçmesi bunun en somut örneğidir. Siyasi baskılarla, AYM ve AİHM kararlarının uygulanmaması, Türkiye’ye yönelik ihlal dosyasının Avrupa Konseyi’nde gündeme alınması, VW yönetiminde bulunan işçi sendikasının ve diğer kurumların tepkisi, yargı bağımsızlığı, demokrasi ve hukuk devleti konusunda artan eleştiriler üzerine VW küresel imajını da gözeterek Türkiye yatırımını, AB üyesi Slovakya’ya kaydırdı. Doğrudan yabancı yatırım girişlerinin yarısına yakınının yabancıların konut alımları gibi üretken olmayan alanlardan kaynaklandığı göz önünde tutulduğunda, doğrudan yatırım sermayesi girişinin ne ölçüde gerilediği daha iyi anlaşılıyor. ✓ 2020 yılındaki 7,8 milyar dolarlık yabancı yatırım sermayesi girişinin 3,9 milyar doları, ✓ 2021’deki 13,6 milyar dolarlık girişin 5 milyar 334 milyon doları konut ve gayrimenkul alımları. Uluslararası yatırımcının beklentisi; güvenle yatırım yapabileceği ortam, hukukun- yargının sorunsuz işlediği, kuralların ve kurumların görev ve yetki alanlarının yasalarla net şekilde tanımlandığı bir yatırım ortamıdır. Hangi teşviki, desteği verirseniz verin hukukun işlemediği, yargının bağımsız olmadığı bir ülkeye doğrudan yatırım gelmesini beklemek boş bir hayaldir! 4. İktidar ülkenin önde gelen bilim insanlarını üniversitelerden ihraç ederken, Rusya buğday başta olmak üzere hububat üretiminde verimi ve kaliteyi daha da artırmak üzere başlattığı mega projenin ve Sibirya’da kurulacak araştırma laboratuvarlarının başına Prof. Hamit Köksel’i davet ederek görev verdi. İktidar, her alanda olduğu gibi tarımsal üretimde de bilimi, aklı dışlayan, ithalat dışında çözüm üretemeyen tutumuyla günü kurtarmaya çalışıyor! Sürdürülebilir gıda güvenliği, gıdada kendi kendine yeterlilik için önceliğin üretimin artırılması, bunun için de üreticinin her alanda desteklenip teşvik edilmesi gerektiğini ısrarla dile getiriyorum. Son bir iki haftada yayınlanan bazı CB kararlarıyla boş tarım arazilerinin üretime yönlendirilmesi, buralara hibe desteği verilmesi, ayçiçeği ekim alanlarının artırılması vb. yönünde adımlar atıldı. AK Parti iktidarının 20 yıl boyunca üvey evlat muamelesi yaptığı tarım, hayvancılık ve besiciliğin ne kadar hayati ve stratejik olduğunu anlayabilmesi, idrak edebilmesi için salgın, savaş, kuraklık vb. afetlerin yaşanması gerekti. Şimdi bile hızla büyüyen tehlikenin, artan yaşamsal risklerin farkında değiller. Her şeyi yarım yamalak, tek kişinin aldığı kararlarla çözeceklerini sanıyorlar.

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

20 MART 2022

7 Dünyanın en eski ve köklü aşı üretim merkezi Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nü kapatarak ülkeyi ithal aşıya, insanlarımızın sağlığını yabancı ilaç tekellerine rehin ettikleri gibi, ulusal tohum enstitülerini, araştırma laboratuvarlarını, Anadolu’nun binlerce yıllık tohum türlerini, buğdaydan çileğe, domatesten pamuğa kadar ulusal tohum envanterini yok ederek üreticiyi ithal tohuma mahkûm ettiler. Bilimi ve aklı dışlayan bu yaklaşımla ülke tarımı ve hayvancılığı felaketin eşiğine getirildi. Ülkede varlığı değeri bilinmeyen bilim insanlarımızın değerini başka ülkeler biliyor, onların beyin emeğinden sonuna kadar yararlanıyor. Rusya’yı buğdayda, hububatta, tarımsal üretim ve ihracatta küresel aktör konumuna getiren sürecin başında da bir Türk bilim insanı yer alıyor. Ukrayna ile dünyanın en büyük buğday ve hububat üreticisi-ihracatçısı konumuna gelen Rusya, Ukrayna savaşı nedeniyle buğday başta olmak üzere pek çok hububatın ihracatını durdurunca, dünyada buğday fiyatları en yüksek düzeye çıktı. Ancak savaşa rağmen ülkede buğday ve tarımsal üretimin artırılması, verimin ve kalitenin yükseltilmesi için geniş çaplı bir programı devreye sokan Rusya hükümeti bu çalışmaları yürütmesi, koordine etmesi ve araştırmalara yön vermesi için programın başına uluslararası alanda çalışmalarıyla tanınan Prof. Hamit Köksel’i getirdi. Rusya medyasının geniş yer verdiği haberlerde Sibirya'daki en büyük ikinci şehir olan Omsk’taki Devlet Tarım Üniversitesi’nde kurulacak araştırma laboratuvarlarında yürütülecek çalışmalarda Rus bilim insanlarına Prof. Köksel başkanlık edecek. Merkezi Viyana'da olan Uluslararası Tahıl Bilimi ve Teknolojisi Birliği’nin Bilim Kurulu Başkanlığına da seçilen Prof. Köksel’in Sibirya’da başına getirildiği projenin Rusya hükümetinin buğday, hububat ve tahıl üretimi konusunda hazırladığı mega projelerin ilk sırasında olduğu vurgulanıyor. Projeyle Rus buğdayının kalitesinin artırılması, ihracatın daha yukarıya taşınması hedefleniyor. ✓ Rus buğdayının en büyük ithalatçısı ve Rusya’nın tarım ürünleri ihracatında ilk sıraya yükselerek Çin’i de geride bırakan Türkiye, bir dönem dünyanın buğday ambarı olarak anılırken şimdi dünyanın en pahalı buğdayını ve buğday tohumunu ithal ediyor. Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) bir hafta aradan sonra geçen hafta yine 530 bin ton ekmeklik buğday ithalatı için ihale açtı ve ilk gelen fiyatlar ton başına 500 doların da üzerine çıktı. Rusya, Almanya, ABD Türk bilim insanlarına olanak sağlarken, onlara güvenip en önemli araştırmaları, projeleri emanet ederken, işin başına getirirken Türkiye’de iktidar bilim insanlarını üniversitelerden ihraç ediyor, doktorlara ‘nereye giderseniz gidin’ diyor. Prof. Hamit Köksel belki de insanlığın temel gıdası buğdayda, hububatta çığır açarak dünyada açlığı, kıtlığı ortadan kaldıran bir tarım kahramanı olacak.

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

20 MART 2022

8 Milyarlarca doları tarımsal ürün ithalatına harcayan iktidar, Prof. Köksel için Sibirya’da kurulan araştırma laboratuvarına ayrılan bütçenin 90 milyon ruble (12- 13 milyon TL) gibi cüzi ve mütevazı bir tutar olduğundan haberdar mı? Yandaş müteahhitlerine on milyarlarca dolarlık kaynak akıtan iktidarın mega veya çılgın projeleri arasında on milyon dolarlık bir tarım ve hayvancılık projesi bile yok! ✓ Boş tarım arazilerinde üretime geçeceklere bütçeden ayırdıkları hibe tutarı 1 milyar bile değil, sadece 169 milyon TL! Konya ovasında buğday ekim alanları boş dururken, milyonlarca ton ithal buğdaya, milyarlarca dolar ödeniyor. Bu hesaptan Rus buğday üreticisi ve Türkiye’deki un değirmencileri kârlı çıkarken milyonlarca üretici yoksullukla baş başa kalıyor. Tarım ve Hayvancılık günümüzün ve geleceğin en az bilişim sektörü kadar hayati önemde ve stratejik sektörleridir. Ülke kaynaklarının tahsisinde öncelik tarım, hayvancılık ve katma değerli yüksek teknolojiye verilmelidir. Bunun için beş yıllık planlamalar, yıllık programlar ve hedefler konulmalı, Prof. Hamit Köksel gibi dünya çapında saygın bilim insanlarına değer ve görev verilmeli, her türlü olanak kendilerine sunulmalıdır. 5. Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun politika faizini yılbaşından bu yana yüzde 14’te sabit tutması, ‘resmi enflasyon-resmi faiz’ farkının 40 puana, tüketici-üretici enflasyonu ortalamasıyla resmi faiz farkının 65,5 puana ulaşmasına yol açtı. Bu düzeydeki negatif faiz sürdürülemez; kur, enflasyon ve faiz patlamasına zemin hazırlar! MB-PPK politika faizini yüzde 14’te sabit tutmayı kararlaştırdı. Yılbaşından bu yana üç aydır üst üste sabit tutulan politika faizi ile yüzde 54,4 oranındaki resmi TÜFE enflasyonu farkı 40 puana yükseldi. Daha da önemlisi yüzde 54,4 tüketici enflasyonuyla yüzde 105,01 oranındaki üretici enflasyonu ortalamasının yüzde 79,5 olduğu dikkate alındığında politika faizi ile ortalama enflasyon arasındaki negatif fark 65,5 puana yükseliyor. Enflasyon karşısında TL faizinin bu düzeyde negatif olması, TL’yi değersizleştirip, itibarsızlaştırırken TL dışındaki tüm yatırım araçlarını daha değerli kılıyor ve öncelikle tercih edilmesine zemin yaratıyor. Küresel ve yerli yatırımcılar, sermayedarlar, tasarruf sahipleri açısından ABD ve Avrupa Merkez Bankalarının kararları yön gösterici hale geliyor. Nitekim MBPPK’dan bir gün önce ABD Merkez Bankası FED’in 6 yıl aradan sonra ilk kez yüzde 0,25-0,50 puan arasında faiz artışına gitmesi iç ve dış piyasalar açısından belirleyici oldu. FED yılın kalan bölümünde de 6 kez daha faiz artışı yapacağını ve parasal sıkılaştırmaya hız vereceğini ilan etti.

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

20 MART 2022

9 Bunun anlamı, FED’in COVID19 salgını sürecinde uyguladığı parasal genişleme ve piyasalara likidite akıtma döneminin sona erdiği, bu dönemde ABD ve küresel piyasalara akıtılan trilyonlarca doların geri çekilerek, salgın döneminde yayılan dolarların geri toplanacağı. FED, geçen yıl ortasından itibaren bu politika değişikliğiyle ilgili uyarı ve açıklamalarda bulunarak iç ve dış piyasaları buna hazırladı. Bir merkez bankasının yön göstericiliğini, para ve sermaye piyasalarıyla iletişim yöntemi ilkelerini sonuna kadar uyguladı. Bu noktadan sonra enflasyonun üzerinde faizle TL yatırım araçlarının cazip kılınması, TL’nin değerlenmesi, TL tasarrufun tercih edilmesi ya da iktidarın liralaşma iddiasının hayata geçebilmesi için politika faizinin tek seferde 40-45 puan birden artırılması gerekiyor. İktidarın böyle bir adım atması söz konusu olmadığı için MB’nin faiz silahını kullanarak enflasyon ve kurları kontrol etme imkânı ortadan kalkmış görünüyor. Kaldı ki radikal bir faiz artışı kararının bile artık geç kalmış bir karar olacağını, sonuç vermesinin güç olduğunu söyleyebilirim. FED’in faiz artışı ve parasal sıkılaştırma dönemine geçtiğini ilan etmesi doların değerlenmesine, kurların artmasına neden olacak. Önümüzdeki dönemde dolar/TL kurunun 15 ve üzerine çıkması, bunun da kur artışı etkisiyle enflasyon artışını hızlandırması beklenmelidir. Enflasyon-faiz makası olağanüstü düzeyde açıldığı için MB’nin birkaç puanlık faiz artışlarıyla kur artışlarını frenleme fırsatı kaçırıldı! 6. Kur korumalı mevduatta (KKM) üç aylık ilk vadelerin dolmaya başlamasına karşılık, dövize talep ve döviz mevduatlarında artış hızlandı. Özellikle döviz hesabını KKM’ye geçiren şirketlere tanınan kurumlar vergisi muafiyetinde sürenin 25 Şubat’ta sona ermesiyle yurtiçi yerleşik tüzel kişilerin döviz hesaplarında bir haftada yaklaşık 2 milyar dolar artış gerçekleşti. Bankalardaki toplam döviz mevduatı, 240,5 milyar dolardan 242,7 milyar dolara yükseldi! 2021 Aralık ayında dolar kurunun 18.5, Euro kurunun 20 lirayı aşması üzerine 21 Aralık’tan itibaren uygulamaya konulan KKM hesaplarında TL ve döviz hesaplarından KKM’ye geçişlerde faiz ve kur garantisinden yararlanabilmek için en kısa mevduat vadesi 3 ay olarak belirlenmişti. Uygulamanın başlamasından bu yana geçen dönemde üç ay vadeli İlk KKM hesaplarının vadesi 21 Mart’tan itibaren dolmaya başlayacak. Hazine ve Merkez Bankası kur farkı ve faiz ödemelerine başlayacak. ✓ Bankalardaki döviz mevduat hesaplarının 260 milyar dolar aşması, kurların olağanüstü yükselmesi üzerine iktidar faiz ve kur farkı garantisi vererek döviz hesaplarında çözülme sağlamaya çalıştı.

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

20 MART 2022

10 Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun (BDDK) haftalık olarak açıkladığı rakama göre 11 Mart itibarıyla KKM mevduat hesabı 561 milyar 869 milyon lira. MB rakamları 11 Mart haftasında bankalardaki TL ve yabancı para cinsinden mevduatların toplamının 5 trilyon 903 milyar lira olduğunu gösteriyor. Diğer deyişle KKM mevduatı toplam mevduatın yüzde 10’u bile değil. Bunun ne kadarının dövizden KKM’ye geçen tutar olduğu BDDK tarafından açıklanmıyor. BDDK KKM verilerini ilk açıklamaya başladığında mevduat tutarı günlük duyuruluyordu. Ne kadarının dövizden ne kadarının TL’den geldiğine yer veriliyordu. Sonrasında KKM mevduatı haftalık ve toplam tutar şeklinde açıklanmaya başlandı. Muhtemelen 3 ay vadeli ilk KKM’lerin süresi dolduktan sonra enflasyon karşısında 40 puan negatif olan faizler ve kurların bastırılmasıyla kur farkı ödemelerinin de tasarruf sahiplerini pek memnun etmemesi nedeniyle bu kez KKM’de çözülme başlayacak. Dövize ve altına geçişler hızlanacak. Bunun ilk işareti 3 aylık vadelerin dolmasından hemen önce kendisini göstermeye başladı. MB’nin haftalık bankapara istatistikleri 11 Mart haftasında döviz mevduatlarının bir haftada 2 milyar dolar arttığını, artışın büyük ölçüde yurtiçi yerleşik tüzel kişilerin yani şirketlerin döviz hesaplarında olduğunu gösteriyor. Gelinen noktada KKM’ye yurt dışındaki vatandaşlardan ve şirketlerden de ilgi olmadığı anlaşılıyor. Bankalardaki 5,9 trilyon TL’lik toplam mevduatın 3,5 trilyonluk kısmı döviz hesaplarının TL karşılığı. Toplam mevduatın yüzde 50’den fazlası döviz hesaplarında. Yurtiçi yerleşik tüzel kişilerin 4 Mart haftasında 64 milyar 448 milyon dolar olan döviz mevduatları, 11 Mart haftasında 66 milyar 317 milyon dolara çıkmış. Bir haftada şirketlerin döviz hesaplarında 1 milyar 869 milyon dolarlık artış yaşanmış. Yurtiçi yerleşik gerçek kişilerin döviz mevduatları 4 Mart haftasında 124 milyar 133 milyon dolar iken 40 milyon dolarlık bir gerilemeyle 11 Mart haftasında 124 milyar 093 milyon dolara inmiş. Bunu Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle kurların kısmen yükselişe geçmesi, doların 13,50’den 14,80-14-90 TL’ye yükselmesi üzerine bazı kişilerin bir miktar dövizini bozdurarak kur artışından yararlanmak istemesine bağlamak olanaklı. Kısa vadeli yurt dışı döviz kredisi ödemesi olan şirketlerin daha fazla artmadan döviz alımına geçerek, vadesi gelecek borçlarına hazırlık yaptıkları gözleniyor. 31 Aralık 2021’de döviz mevduat hesaplarındaki tutar 263 milyar dolar. 4 Mart haftasında 240 milyar dolar olan bu tutar 11 Mart haftasında yeniden yükselişe geçerek 242 milyar 731 milyon dolara yükselmiş. KKM’lerin vadeleri doldukça döviz hesaplarındaki artışın yeniden hız kazanacağını öngörmekteyim.

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

20 MART 2022

11 7. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın ocak-şubat bütçe verilerinde, iki ayda yaklaşık 100 milyar TL fazla verilmesine karşılık, bunun sanal ve geçici olduğu görülüyor. Tarıma, üreticiye, esnafa, sosyal desteklere yapılan ödemeler 2 ayda 58 milyar liraya yaklaşan faiz ödemeleri yanında en alt düzeyde. KİT’lerin görev zararları yüzde 771 artışla artış 9 milyar TL’ye fırlamış. Faize akıtılan para, Ziraat’in, Halkbank’ın çiftçiye, esnafa verdiği desteğin 20 katı! Geçen hafta açıklanan 2022 Şubat ayı ve Ocak-Şubat 2022 dönemi iki aylık bütçe gerçekleşme rakamları, iki ayda 99 milyar 781 milyon TL bütçe fazlası verilmesine karşılık bundan geniş toplum kesimlerinin, üretici, çiftçi, esnaf, dar gelirlinin yararlanmadığını, kaynakların faize ve dar bir kesime gittiğini gösteriyor. Açıklanan rakamlara göre, şubat ayında; ✓ Bütçe gelirleri 270 milyar 555 milyon, ✓ Bütçe giderleri 200 milyar 818 milyon lira, oldu. ✓ 69 milyar 737 milyon TL bütçe fazlası verildi. Bu yılın Ocak-Şubat döneminde, ✓ Bütçe gelirleri 446 milyar 557 milyon, ✓ Bütçe giderleri 346 milyar 776 milyon, ✓ İki aylık bütçe fazlası 99 milyar 781 milyon TL olmuş. 2022 bütçesi TBMM’de 1 trilyon 750 milyar 957 milyon TL olarak kabul edilmişti. Yılsonu bütçe açığı hedefi 278 milyar 374 milyon TL idi. Hazine ve Maliye Bakanlığı rakamlarına bakılırsa ocakta 146 milyar, şubatta 200,1 milyar liralık harcama yapılmış. Yine ocak ayında 14,2 milyar lira olan faiz gider şubatta 43,7 milyar liraya yükselmiş. İki aylık faiz gideri toplamı 57,9 milyar TL! Diğer deyişle yılın ilk iki ayındaki bütçe giderlerinin yüzde 17’si faiz ödemelerinden oluşuyor. Buna karşılık iki aylık dönemde tarımsal desteklemeler için yapılan ödemeler 3 milyar olurken bu tutar neredeyse faize ödenen paranın 20’de bir düzeyinde! Aynı şekilde Ziraat Bankası’nın üreticilere iki ayda sağladığı faiz desteğinden kaynaklanan göre zararı 1,3 milyar TL. Faize giden tutarın yüzde 2’si! Halk Bankası’nın esnaf kredileri için verdiği faiz desteği tutarı da iki ayda 1,8 milyar lira olarak Hazineye görev zararı yazılmış. Tıpkı üreticiye, çiftçiye yapılan destekler, faiz destekleri gibi esnafa iki ayda bütçeden yapılan destek tutarı da faize ayrılan paranın yüzde 3’ü.

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

20 MART 2022

12 Hane halkına yapılan transferler, yani sosyal yardımlara, sosyal desteklere harcanan tutar 2021 yılının ocak-şubat döneminde 6,3 milyar TL iken bu yılın ilk iki ayında sadece yüzde 4,5 artışla 6,6 milyar TL olmuş. Resmi enflasyon şubat ayı itibarıyla yüzde 54,4 olurken, hane halkına, yoksul ailelere, yaşlılara, engellilere ve diğerlerine sosyal yardım ve destek artışı parasal olarak 300 milyon TL, oransal olarak ise enflasyonun 10’da birinden de az! Sosyal amaçlı transferler ise 2021’in iki aylık döneminde 4,2 milyar iken bu yıl 5,7 milyara çıkmış ve yüzde 36 artmış. Sosyal amaçlı ödemeler de enflasyon artışının 18 puan gerisinde. Asıl vahim durum Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) görevlendirme giderlerinin yüzde 771,2 artmış olması. Diğer deyişle büyük bölümü CB Erdoğan Başkanlığındaki Türkiye Varlık Fonu (TVF) portföyüne alınan ve her yıl zararları katlanarak artan KİT’lerin hazineye yıktığı görev zararları (bütçedeki nazik ifadeyle görevlendirme gideri) 2021’in ocak-şubatında 687 milyon 746 bin TL iken, bu yılın iki aylık döneminde 5 milyar 991 milyon 700 bin TL’ye fırlamış. Üstte belirttiğim Ziraat ve Halk Bankası’na ait görev zararları, esnafa, çiftçiye destek ödemeleri de dahil tüm kamu işletmeleri, bankaları ve KİT’lerin görevlendirme giderleri toplamı 2021’in ilk iki ayındaki 2 milyar 32 milyon liradan bu yılın ocakşubatında yüzde 340,6 artışla 8 milyar 954 milyon liraya yükselmiş. Bu tutar bile iki ayda 58 milyara ulaşan faiz ödemelerinin 6’da biri! ✓ Ülkenin bütçe kaynaklarının iktidar tarafından nasıl oluk oluk faize akıtıldığı apaçık ortada. İktidar, faiz karşıtlığından siyasi nemalanma peşinde! Ocak ayında akaryakıt, elektrik, doğalgaz, sigara, alkollü içki zamları ve ÖTV artışlarıyla 30 milyarın üzerinde fazla verilirken, şubat ayında MB kârından 49,3 milyar TL’nin bütçeye gelir yazılması 99 milyarlık fazla verilmesini sağladı. ✓ Diğer deyişle şubatta 69,7 milyar TL olan aylık fazlanın neredeyse 50 milyarı Merkez Bankası kârının aktarılmasından elde edildi. Ortada somut olan tek gerçek, sözde faize karşı olan iktidarın bütçesinde en büyük harcama faize yapılıyor. Milletten, çiftçiden, esnaftan, yoksul halktan esirgenen milyarlar, faize ve hazineye yüksek faizle borç verenlere akıtılıyor. Sadece ilk iki ayda 58 milyara varan faiz ödemesi, bütçede 240 milyar olarak yer alan faiz ödemelerine ayrılan tutarın yetmeyeceğini ortaya koyarken, yılsonu için 278 milyar lira olarak hedeflenen bütçe açığının fazlasıyla aşılacağını gösteriyor!

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

20 MART 2022

13 8. Şubat ayı Tarım Üretici Fiyatları Endeksinde (Tarım-ÜFE) enflasyon artışı, yıllık yüzde 70’e yaklaştı. Gıda fiyatlarında düşüş ve ucuzluk umutları hızla tükenirken, Tarım-ÜFE’de sadece geçen yılın aralık ayından bu yana iki aylık enflasyon artışı yüzde 30’un üzerine çıktı. Tarım-ÜFE’deki bu olağanüstü yükseliş kendisini gıda fiyatlarında ve tüketici enflasyonunda katlanarak gösterecektir! Tarım-ÜFE rakamları, tarımsal üretimdeki üretici enflasyonunun şubat ayında ocak ayına göre aylık yüzde 13,74, geçen yılın aralık ayına göre iki aylık yüzde 30,61 oldu. Geçen yılın şubat ayına kıyasla yıllık Tarım-ÜFE artışı ise yüzde 68,49 oranında açıklandı. Yıllık yüzde 70’e dayanan Tarım-ÜFE’de alt gıda ve üretim sektörleri itibarıyla şubattaki aylık artışlar balık ve diğer deniz ürünlerinde yüzde 7,40, tarım, avcılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde yüzde 13,49, ormancılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde yüzde 26,22 olarak gerçekleşti. Ana gruplarda ise şubatta canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerde yüzde 4,67, çok yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 11,72, tek yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 19,95 artış görüldü. Yıllık artışın düşük olduğu alt grup yüzde 20,86 ile turunçgiller, portakal, mandalina, limon, greyfurt vb. ürünler. Buna karşılık, yüzde 196,22 ile lifli bitkiler, yüzde 112,15 ile sebze, kavun-karpuz, kök ve yumru bitkiler, yüzde 92 oranıyla da tahıllar, baklagiller ve yağlı tohumlar (ayçiçeği) en yüksek yıllık artışın görüldüğü ürünler oldu. ✓ Tarım-ÜFE’de kapsanan 86 maddeden, 75’inin fiyatı arttı. Fiyatı düşen madde sayısı 7, değişmeyen maddeler 4’te kaldı. Tarım-ÜFE’deki bu rakamlar, Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi’nde (Tarım-GFE) şubat ayında gerçekleşen artışı içermiyor. Bir ay geriden gelen Tarım-GFE’de en son ocak ayı rakamları açıklanmış ve yıllık artış yüzde 45,61 olmuştu. ✓ Sadece gübredeki yıllık artış yüzde 152 olurken, şubat verileri açıklandığında Tarım-ÜFE’deki yükselişin daha da hızlanması kaçınılmaz olacaktır! Tarımsal üretim ve tarımsal girdi endekslerindeki enflasyon resmi verilerle bile bu düzeylerde seyrederken, gıda fiyatlarında düşüş ya da ucuzluk beklemek, hayal. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin enflasyonun yaz ortasından itibaren düşüşe geçeceği söylemi gerçeklikten uzak. Tarımsal üretim, fiyat ve girdi endekslerinin seyri, gıda fiyatlarında etiketlerin yaz aylarında da çift haneli olacağını ortaya koyuyor!

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

20 MART 2022

14 9. Rusya-Ukrayna savaşı dünyada ve bölgemizde siyasal, ekonomik, diplomatik ve askeri dengelerin yeniden kurgulanması sürecini başlatırken, Türkiye’nin AB ve ABD ile olan ilişkilerinde yeni gelişmelere zemin hazırlıyor. Dünyadaki bloklaşma ve güvenlik yapılanmalarının gözden geçirilmesi gündeme gelirken, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un batıyla güven ilişkisinin sonlandığı, yüzlerini artık doğuya döndüklerini ifade etmesi dikkat çekici! Rusya-Ukrayna savaşı insani boyutuyla büyük acılara yol açarken bir yandan da dünyada ve bölgemizde savaş sonrasına dönük, siyasi, askeri, ekonomik, diplomatik, enerji ve güvenlik stratejilerinin yeniden kurgulanması döneminin başlayacağını gösteriyor. Cumhurbaşkanı (CB) Erdoğan’ın arabuluculuk girişimleri çerçevesinde Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy ile Rusya Devlet Başkanı Putin’i Türkiye’de bir araya getirme çabaları sürerken, Putin talep ettiği koşulları bildirerek bu çerçevede Zelenskiy ile yüz yüze görüşebileceğini iletti. Putin’in gündeme getirdiği koşulların; ✓ Donbas ve Luhansk’ın Rusya’ya katılması, ✓ Kırım’ın ilhakının Ukrayna tarafından tanınması, ✓ Ukrayna’nın tarafsız ülke statüsünü kabul etmesi, silahsızlanmayı ve topraklarında askeri üsler kurulmayacağını taahhüt etmesi, gibi talepler içermesi sürecin zor olduğunu gösteriyor. ABD’nin Ukrayna’ya 3 milyar dolar tutarında askeri yardım ve silah desteğinin ardından geçen hafta Biden’ın 800 milyon dolarlık yeni bir askeri yardım paketini onaylaması savaşın sürdürülmesinin desteklendiğini gösteriyor. ABD ve AB’nin Rusya’yı ekonomik olarak çökertme hedeflerinin yanı sıra dünyadan tecrit ederek dışlama yönündeki adımları da dikkat çekiyor. Rus sanatçıların, sporcuların, medya kuruluşlarının yasaklanması, sanatçılara ve sporculara ülkelerini kınama koşulunun dayatılarak konserlerinin, maçlarının menedilmesi Ruslara karşı ırkçı bir tutumun yaygınlaştırıldığını gösteriyor. Buna karşılık Rusya’nın da içinde yer aldığı BRICS ülkeleri Brezilya, Hindistan, Güney Afrika, Çin’in yaptırımlara katılmaması ABD’den tepki alıyor. ABD, bu ülkelerin tavırlarını değiştirmemeleri üzerine yaptırım tehditlerini gündeme getirdi. İsrail Cumhurbaşkanı ve Yunanistan Başbakanının ziyaretlerinin ardından Doğu Akdeniz’deki enerji projeleri ve İsrail, Güney Kıbrıs, Mısır doğalgazının Avrupa’ya taşınmasını öngören EASTMED boru hattı projesi yeniden canlanabilir. ABD her ne kadar Girit ve Yunanistan üzerinden Avrupa’ya taşınacak doğal gaz projesine desteğini çektiğini açıklamış olsa da projenin ilk hali Doğu Akdeniz gazının Türkiye üzerinden taşınmasını öngörüyordu.

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

20 MART 2022

15 Türkiye’nin İsrail, Yunanistan, Mısır ile ilişkilerinin kesilmesi, gerilimin artması nedeniyle İsrail-Güney Kıbrıs-Girit-Yunanistan güzergahı gündeme gelmişti. Türkiye üzerinden geçecek hattın proje tutarı 4-5 milyar dolar iken diğer hattın maliyeti 11 milyar dolar idi. ✓ Şimdi Rusya’ya enerji bağımlılığını azaltmak ve yeni alternatifler yaratmak üzere harekete geçen ABD ve AB açısından Türkiye güzergahı önem kazanmış görünüyor. İsrail ve Yunanistan’dan yapılan ziyaretleri bu çerçevede görebiliriz. Azerbaycan gazını taşıyan ve Türkiye’den Avrupa’ya ulaşan TANAP’ın kapasitesinin artırılması, Kuzey Irak petrolü ve doğalgazının da Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması, Avrupa ülkeleri açısından yeni enerji seçeneklerini devreye sokacağı gibi Türkiye’yi enerji projelerinin ana güzergahı, üssü konumuna getirecektir. İran doğalgazının Avrupa’ya pazarlanmasını öngören boru hattı İran’la nükleer anlaşmanın bozulması ve yaptırımların yeniden devreye sokulmasıyla kesintiye uğramıştı. Şimdi Viyana’da devam eden görüşmelerde anlaşmaya varılması durumunda halen Türkiye’ye ulaşan İran boru hattının Avrupa’ya uzanması da gündeme gelebilir. Mısır doğalgazının Suriye ve Türkiye üzerinden taşınmasını içeren Arap Doğalgaz Boru Hattı, Türkiye-Mısır ilişkilerinin kesilmesi ve Suriye’deki iç savaş nedeniyle kesintiye uğramıştı. Lübnan krizinde ABD, Mısır gazının Ürdün ve Suriye üzerinden Lübnan’a ulaştırılmasına onay verdi. Yeni gelişmelere ve Suriye’de savaşın sonlanması sürecine göre bu hattın yeniden canlandırılması söz konusu olabilir. Rusya-Ukrayna yolunun kapanması, Rusya hava sahasının kapalı olması Çin’in Yeni İpek Yolu güzergahının Avrupa’ya uzanan bölümünün kesintiye uğramasına ve Türkiye’nin yer aldığı güney güzergahın öne çıkmasına yol açtı. Çin’in Avrupa’ya uzanan İpek Yolu tedarik zincirinin stratejik ülkesinin Türkiye olması, güzergahta lojistik açısından Türkiye’nin ağırlık kazanması gündemde. Bu durum ülkemizin konumunu güçlendireceği gibi Çin’in önemli bir ticaret, taşımacılık, tedarik partneri olmasına zemin yaratacaktır. Bu açıdan ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi Jeffrey Flake’in geçen hafta Türkiye’nin NATO’ya katılmasının 70’inci yıldönümü nedeniyle özel bir etkinlik düzenlemesi ve Türkiye’nin NATO içinde en büyük ikinci orduya ve en büyük F-16 filosuna sahip olduğunu ifade etmesi kanımca Türkiye-ABD ilişkilerinde yumuşama ve F-16 satışına yönelik bir mesaj. Önümüzdeki süreçte Türkiye’ye F-16 satışında yeni gelişmeler söz konusu olabilir.

ERDOĞAN TOPRAK, CHP İSTANBUL MİLLETVEKİLİ HAFTALIK DEĞERLENDİRME RAPORU |

20 MART 2022

16 İsrail ve Yunanistan etkisiyle, Yahudi ve Rum lobilerinin desteğiyle Kongre’deki engeller aşılabilir. Diplomasinin imkanları yerinde kullanılırsa ve doğru stratejiler izlenirse, ABD ve AB ile ilişkilerde yeni bir dönemin başlatılması olanaklı hale geleceği gibi, Rusya ile de bölgenin kilit ülkesi olarak diyalog ve iş birliği sürdürülebilir. Türkiye’nin süreci çok dikkatle izlemesi, stratejilerini alternatifli olarak belirlemesi, her olasılığa hazırlıklı olması ve politikalar üretmesi gerekiyor. 10. Kazakistan’da ocak ayında akaryakıt, LPG, elektrik zamlarına tepki olarak başlayan ayaklanmaların isyana dönüşmesi ve Rusya’nın desteğiyle bastırılmasından sonra, Devlet Başkanı Kasım Cömert Tokayev, kapsamlı bir yönetim ve demokratikleşme reformunu parlamentoya sundu. Getirilen değişikliklerle ‘süper başkanlık’ ve partili devlet başkanı sistemine son veriliyor. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana ülkenin kurucu Başkanlığını yürüten Nur Sultan Nazarbayev, 2019’da başkanlığa aday olmayarak görevi Tokayev’e devretmesine karşılık, Kazakistan yönetiminin kilit noktalarında, kurumlarında üst düzey görevler üstlendi. Perde gerisinden ülkeyi yönetmeye devam ettiler. Ülkenin kaynaklarının Nazarbayev ailesi ve yakın çevresi tarafından paylaşıldığı, halkın büyük yoksulluk içinde yaşadığı ülkede, son ayaklanmayla birlikte Nazarbayev ailesi yönetimden tasfiye edildi, güç ve yetkileri ellerinden alındı. Uzun yıllar Çin’de diplomat olarak görev yapan Devlet Başkanı Tokayev, Çin’in yanı sıra Rusya’nın da desteğini arkasına alarak ülkede kontrolünü pekiştirirken, demokratikleşme ve halkın refahının yükseltilmesi vaatlerinde bulundu. Bu doğrultuda hazırlanan reform düzenlemelerini Kazakistan Parlamentosu Genel Kurulunda açıklayan Tokayev, yeni siyasal sistemi parlamentonun güçlendirildiği cumhurbaşkanlığının önemli yetkilerinin parlamentoya devredildiği bir sisteme geçileceğini ilan etti. Yapılacak siyasi, demokratik ve ekonomik reformlarla ‘Yeni Kazakistan’ modelinin inşa edilmesini hedeflediklerini bildirdi. Yılsonuna kadar parlamentodan 20 dolayında demokratikleşme yasası çıkartılacak. Mevcut süper başkanlık sistemi sona erecek. Kazakistan’daki olaylardan iki ay sonra demokratikleşme sürecinin başlatılması ve meclisin güçlendirilerek Nazarbayev dönemindeki tüm kontrolün tek kişi ve ailesinde olduğu sistemin yerine dengedenetleme-partisiz cumhurbaşkanı modeline geçilmesi olumlu bir adım. Kazakistan’da bu siyasi reform adımının diğer Orta Asya Türk Cumhuriyetleri tarafından da örnek alınması, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana bu ülkelerde sürdürülen katı tek adam yönetimlerinin değişmesine zemin hazırlaması açısından önemli bir gelişmedir.

Editör: TE Bilisim